Ülkü, gerçeği reddetmek demek değildir
Ülkü, gerçeği reddetmek demek değildir. Ülkü, gerçeği kabul etmek, fakat onu değiştirmek emelidir.
Gerçeklik ve ülküyle ilgili olarak insanlarda genellikle iki tutum vardır. Birincisi gerçekliği görmek, onu kabul etmek, fakat değiştirmek için bir niyet taşımamak ve herhangi bir girişimde bulunmamaktır. İkincisi, herhangi bir gerçekliğe dayanmadan gelecek için bazı hayaller kurmaktır.
Ülkücü tutum, bunların ikisi de değildir. Ülkücünün geleceğe dönük bir niyeti, bir emeli, hatta bir hayali vardır. Ancak bu emel, bu hayal, bir gerçeklik üzerine kurulmuştur. Ortada bir gerçeklik vardır; ülkücü bu gerçekliği görür, bilir; fakat gerçekliğin olduğu gibi kalmasını ve sürmesini istemez; onu değiştirmek, geliştirmek, ileriye götürmek ister. Bir toplumu, hatta dünyayı değiştiren de ülkücü insanların bu tutumudur.
Konuyu, Turan ülküsü ile açalım.
Turancılık, bütün Türkleri birleştirmek ülküsüdür. Dayandığı gerçeklik Türk Dünyası’dır.
Birinci tutuma göre evet, ortada bir Türk Dünyası gerçeği vardır; fakat bu Türk Dünyası, birisi sadece Türkiye tarafından tanınan yedi bağımsız ülkeden, çeşitli ülkeler içindeki federe devletlerle özerk cumhuriyetlerden ve bazı azınlık topluluklarından oluşmaktadır. Bunların bir kısmı kendilerine Türk dese de büyük bir kısmı kendilerini Türk kabul etmemekte ve ayrı isimlerle adlandırmaktadır. Mevcut durum budur ve bu durumu kabul etmemiz, onların kabullerine saygı göstermemiz, hepsini Türk yapmak ve Türk birliği çatısı altında toplamak gibi emellere kapılmamamız gerekir.
Turan ülkücüleri de mevcut durumu bilirler ve kabul ederler; bilmeli ve kabul etmelidirler. Ancak onlar mevcut durumun değişebileceğini de düşünürler. Türkiye dışındaki Türklerde de aynı soy ve aynı dil kökünden gelme; birçok ortak gelenek, destan ve efsaneye sahip olma bilgisinin var olduğunu, bütün bunların da bir Türk Dünyası gerçekliği oluşturduğunu da bilirler. İşte bu gerçeklikten hareketle, ileride bir birlik meydana gelebileceğini düşünürler; bunu bir ülkü olarak benimserler ve bu ülkünün yakın veya uzak bir gelecekte gerçekleşmesi için çalışırlar. Tabii ki ülkücülük, sadece düşünceden ibaret değildir, aynı zamanda bir inançtır, bir imandır.
İkinci tutuma göre, Kazak, Kırgız, Tatar, Özbek vb. yoktur. Onlar kendilerine öyle deseler de öyle bir gerçeklik yoktur. Hepsi kendilerine Türk demelidirler ve bunu hemen yapmalıdırlar. Hepsi de Türk olduğuna göre hemen de birleşip Turan’ı kurmalıdırlar.
Aslında ülkü konusunun bir yanı da bilgi ve bilinçtir. İkinci tutumu benimseyen insanlar mevcut durumu öğrenme ihtiyacı duymazlar ve dolayısıyla bunun için de çaba sarf etmezler. Onların zihnindeki doğrudur, herkes o doğruyu kabul etmeli ve gereğini, hem de hemen yapmalıdır.
Ülkücülük aslında bir iman işi olduğu kadar bir bilgi, bilinç ve sabır işidir de. Gerçekliğin ne olduğunu inceleme ve araştırmalarla, yani ilmî yollarla tespit edeceksiniz. Nerelerde aksamalar var ve bu aksamaların sebepleri nelerdir, bunları öğreneceksiniz. Aksamaların nasıl giderileceği konusunda bir değil birçok plan yapacaksınız. Sizin gibi düşünen bilgili ve şuurlu insanlarla bir araya geleceksiniz. İlmî, kültürel, stratejik topluluklar oluşturup kamuoyu yaratmaya çalışacaksınız. Bütün bu plan ve yollar, yöntemler içinde kendi gücünüz ve yeteneğiniz neyse ve ne kadarsa orada ve o nispette görev alacaksınız. Bıkmadan, usanmadan ve belki de daha önemli olarak yılgınlığa kapılmadan ülkünüz için çalışacaksınız.
“Yılgınlığa kapılmak” kavramını özellikle vurguladım. Çünkü en çabuk ve en çok yılgınlığa kapılanlar, kendi doğrularının araştırılmadan kabul edilmesini ve ülkülerinin kısa zamanda gerçekleşmesini isteyenlerdir. Mevcut durumdaki eksiklik ve aksaklıkların yüzyıllara dayanan sebepleri olduğunu düşünmezler, bunları araştırmazlar, sabır göstermezler, ülkü dedikleri geleceğin en kısa zamanda ve mutlaka kendi ömürleri içinde gerçekleşmesini isterler. Olaylar aksi yönde geliştikçe ve olumsuz durumlar uzadıkça yılgınlığa kapılırlar, umutlarını ve bunun sonunda da enerjilerini, çalışma arzularını kaybederler.
Ülkü, uzun zaman isteyen ve kolayca gerçekleşmeyecek olan uzak bir hedeftir. Bu sebeple bilgi, sabır ve inanç ister.
Mevcut duruma razı olmak ise bir zihin ve yürek tutsaklığıdır. Ülkücü, zihin ve yürek tutsaklığını kabul etmeyen, mevcut durumu bilgi ve inançla değiştirip ülküsüne varmaya çalışan insandır. Bilgi, bilinç, inanç ve ülkü… Gelecek bunlarla kurulur.
Kaynak Yeniçağ: Ülkü, gerçeği reddetmek demek değildir – Ahmet B. ERCİLASUN