KÜLTÜRLER ARASI İLETİŞİM BAĞLAMINDA
ZORUNLU GÖÇLERLE SAMSUN’A YERLEŞEN TOPLULUKLARDA
KAPALI VE AÇIK KÜLTÜR (MÜBADİL VE KAFKASLARDA DANS ÖRNEĞİ)
Gökhan BARUTCU*
GİRİŞ
İletişim kısaca insanlar arasındaki duygu, düşünce ve bunun gibi birçok sosyal konulardan ötürü kurulan bağ, paylaşım anlamına gelmektedir. Tabi ki fiziksel olduğu kadar insanların birbirleri arasında belirli araçları teknolojiyi de kullanarak bu bağlantıyı kurması günümüzde mümkündür. Kültürler arası iletişim ise adından da anlaşıldığı üzere farklı kültürdeki toplulukların ve bu topluma mensup kişilerin gündelik yaşamları, inançları, gelenek görenek gibi var olan birçok kültürel ögenin paylaşımı, bilgi alış-verişi vb. nedenler ile kurulan bağ diyebiliriz.[1]
Farklı kültürler arasındaki iletişim, günümüzdeki ulaşım ve haberleşmedeki ilerlemeler sayesinde büyük bir yoğunluk kazanmıştır. Bundan dolayı hem farklı ulusal kültürler arasında hem de aynı toplum içindeki baskın ve alt kültürler arasında görülebilen sürekli bir gerçeklik boyutu haline gelmiştir. Bu anlamda bireyler evrensel, ulusal ve yerelin sürekli iç içe geçtiği anlamlar ve değerlerle birlikte yaşamaktadır.
Bu gelişmeler doğrultusunda, günümüzde sosyal bilimlerde toplumlar ve kültürler arasındaki artan ilişkilerin farklılık ve özgünlükleri nasıl ve ne kadar ortadan kaldırdığı, egemen kültürler içerisinde alt kültürlerin nasıl bir değişim içerisine girdiği, değişim mekanizmalarının önemi ve işleyişi, değişime uğrayan ve uğramayan kültürel öğelerin neler olduğu gibi soruların belli bir önem kazandığı görülmektedir. Bu sorunları incelemeye yönelik çalışmalarında giderek arttığı gözlemlenmektedir.
Bu bağlamda makalemde zorunlu göçler ve farklı nedenlerle Samsun’da yaşayan birçok farklı etno-kültürel topluluğun, köklü bir kültüre sahip büyük bir toplum içerisinde, belirli bir süre içerinde özgün yapı ve değerlerini ne derece koruyabildiği, değişimi kabul ve reddetme düzeyi, kültürler arası iletişim açısından incelemeye değer bir konudur.
Kültürel kimliğin genel olarak kültürel ortamla bağlantılı oluşu; sosyal, kurumsal ve etkileşimsel düzeylerde gözlemlenebilmektedir. Daha somut olarak, dilde, geleneklerde, aile yapısında, evlilik değerlerinde, kutsallık anlayışında, toplumsal rollerde, ekonomik etkinliklerde, seramoni ve ritüellerde, sosyalleşmede, dansta, müzikte, giyim ve kuşamda, gündelik eylem ve davranışların dilinde, ortaya çıkmaktadır.[2]
KAFKAS VE MÜBADİLLERİN SAMSUN’A GÖÇLERİ
Bireylerin veya toplulukların, bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine, geçici veya sürekli yaşamak amacıyla gitmesine göç denir. Tarih boyunca insanlar ekonomik, toplumsal ve siyasal sebeplerden dolayı göç etmişlerdir. Sanayileşme, sömürgecilik ve milli devlet-milli kültür bilincinin zirveye ulaştığı XIX. yüzyılda, dünyanın her tarafında göç hareketlerine rastlamaktayız. Bu göçleri, ekonomik nedenlerden dolayı kıtalararası, ülkelerarası ve şehirlerarası yapılan gönüllü göçler ve topraklarının işgal edilmesi sonucunda maddi ve manevi baskılara dayanamayan insanların yaptığı zorunlu göçler olarak gruplandırmak mümkündür.[3]
Anadolu’nun önemli bir liman kenti ve kesişim noktası olan Samsun’a ilk göçler, 1853-56 yılları arasında yaşanan İngiltere ve Fransa’nın da Osmanlı Devleti’nin safında yer aldığı Rusya’ya karşı yapılan Kırım Savaşı esnasında yaşanmıştır. Samsun, coğrafî olarak Kırım yarımadasının hemen karşı kıyılarında yer alması nedeniyle, Kırımdan Anadolu’ya gerçekleşen göçlerin ilk durağı olmuştur. Daha çok Eskişehir ve Ankara dolaylarına sevk edilen Kırım muhacirlerinden bir kısmı ise Samsun’un Kılıçdede mahallesinde iskân edilmiştir.[4]
Bu tarihlerde ve sonrasında Rusya’nın, Kafkaslar bölgesinde yaşayan halklar üzerinde hakimiyet kurma mücadelesi neticesi yerlerinden yurtlarından olan birçok Çerkez, Çeçen, Nogay, Adıge Tatar, Gürcü ve Abaza yine Anadolu’yu alternatif yurt olarak görmüşler ve Batum üzerinden gemilerle Samsun’a getirilmişlerdir. Bu göçmenlerin bir kısmı Anadolu içlerine hatta Suriye Filistin ve Ürdün taraflarına sevk edilmişken önemli bir kısmı ise, ilimizin Çarşamba ve Terme İlçelerinde iskân edilmişlerdir. Kafkaslardan yaşanan bu göç hareketi, 93 harbi olarak bilinen 1877-78 savaşı esnasında ise had safhaya varmıştır.[5]
Samsun’a Balkan göçmenlerinin yerleştirilmesi ise, 1912-13 Balkan savaşları sonrasına rastlar. Büyük bozgunun yaşandığı ve o bölge halkı tarafından “Kaç-Kaç Seneleri” olarak tabir edilen bu yıllarda bir gurup muhacir de Samsun’da Kirazlık, Çırakman, Ökse, Devgeriş, Çinik, Çınarlık köylerine yerleştirilmeye çalışılmıştır. Ancak Rumlar bu iskân muamelelerine şiddetle muhalefet ederek daha sonra Karadeniz Bölgesinde dalga dalga yayılacak olan Pontusculuğun ilk hareketlenmesini başlatmışlardır.[6]
Samsun’a en yoğun ve düzenli muhacir iskanı ise, Lozan barış görüşmeleri esnasında 30 Ocak 1923 tarihli Türk-Yunan mübadele anlaşması gereği gerçekleşmiştir. Bu anlaşmaya göre İstanbul Rumları ve Batı Trakya Müslümanları haricinde, Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklular ile Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklular 1 Mayıs 1923 tarihinden itibaren zorunlu olarak mübadele (karşılıklı yer değiştirme) edileceklerdi.[7]
Türk-Yunan Mübadele Anlaşması sonucu, giden Rumların yerine 1924 yılında özellikle Kavala ve Drama bölgelerinden 3.908 kişi Samsun iskelesine çıktı. Gelenlerin bir kısmı il merkezine, bir kısmı da Bafra, Alaçam, Çarşamba ve Terme ilçe merkezlerine ve köylerine dağıtıldı. Mübadiller geldiklerinde bunlara gösterilen yerlerin büyük kısmında daha önce gelen Şark Mültecileri, Kafkas, Kırım ve Arnavut göçmenler yerleştirilmişti.[8]
Anadolu’ya gelen Türk mübadiller Yunanistan’da pek çok kültürel birikim, ekonomik değer bırakarak Türkiye’ye belli kayıplara uğrayarak gelmişlerdi. En başta toplumsal, kültürel ve doğal çevrelerini yitirmişlerdi. Yunanistan’daki toplumsal statüleri iş ve alışveriş ilişkileri ortadan kalkmış, yeni katıldıkları çevrede bunları yeni baştan kazanmak, kurmak ve onarmak gerekmişti. En önemlisi de Türkiye’ye gelirken büyük darbe yemiş olmalarıydı. Parasal yönden varlıklı olan bir mübadil, Türkiye’de yoksul duruma düşebilmişti.[9]
Özellikle mübadillerin büyük çapta yerli halkın kullanmakta olduğu toprakların dağıtılması, kıskançlığa ve geçimsizliklere kaynak olmuştu. Mübadillere ayrılan otlak ve sulara sahip çıkma, onların diktikleri ağaçları kesme ya da hayvanlara yedirme, tapulu topraklarını zorla sürme gibi kamu esenliğini bozucu davranışlarda sık sık görülmüştü. Samsun’da mübadillerin gidecekleri hamamlar ve kahvehaneler bile ayrıydı.[10]
KÜLTÜRÜN UNSURLARI VE FARKLILIKLAR
Kültür Kavramı
Kültür; milleti bir arada tutan dil, din, sanat, edebiyat, gelenek, görenek, anane gibi manevi; han, hamam, cami, kervansaray, giyim kuşam, eşya gibi maddî değerler bütünüdür. Dil; bir topluma ait bu değerlerin saklanacağı, yeni kuşaklara aktarılacağı; ilim ve teknolojinin imkanları ile insanların gelişeceği, başka kültürler ile ilişki kuracağı çok önemli bir araçtır.[11]
Kültür tek tek birbirinden bağımsız bireylere değil, bir grubun üyesi olarak bireylere özgü bir vasıftır. Kültür, toplum içinde aktarılır. Biz kültürümüzü gözleyerek, dinleyerek, konuşarak ve diğer insanlarla etkileşim içine girerek öğreniriz. Paylaşılan kültürel inançlar, değerler, beklentiler, anılar ve düşünme ve hareket biçimleri insanlar arasındaki farklılıkları siler. Kültürleme süreci ise ortak deneyimler sağlayarak insanları birleştirir.[12]
Kültürün Unsurları
Dışarıdan göçmen alan ülkelerde göçmenlerle yerli halk arasında gelenek, görenek ve hayat tarzlarının farklılığından doğan çeşitli sorunları ortaya çıkabilmektedir. Ancak, mübadillerin Anadolu halkından ırk, dil ve din açısından herhangi bir farkı yoktur. Bu nedenle, mübadiller ile yerli halk arasında kültürel bir çatışma olması beklenemez. Gerçi, mübadillerin terk ettikleri ocakları Avrupa kültüründen daha çabuk etkilenecek bir yerdedir. Dolayısıyla, mübadiller, hayat standartları açısından Anadolu’dakine göre farklılıklar arz edebilmiştir. Ancak, bu fark kültür çatışmasına gidecek boyutta olmamıştır. Mübadele ile azınlıklar ülkeyi terk ederken Anadolu’daki Türk nüfusla aynı özellikleri taşıyan göçmenlerin gelmesiyle Türkiye Cumhuriyeti hemen hemen homojen bir yapıya kavuşmuştur.[13]
Farklı ülkelerin farklı ekonomik refah düzeylerinin olması beklenir bir durumdur; bunun da ötesinde belirli bir ülkenin içerisindeki bireyler de farklı ekonomik refah düzeyleri sergileyebilir. Ekonomik refah farklılıkları birçok farklı şekilde kültürde farklılaşmaya yol açabilir.[14] Örnek verecek olursak göçlerle gelen mübadillerin ve Kafkas kökenli vatandaşların tüm mal varlıklarını yaşadıkları topraklarda bırakmak zorunda kalması ve yeni yerleşim yerlerindeki ekonomik farklar, yaşam şartlarını şekillerini, sosyolojik çevrelerini ve gündelik yaşamlarına farklılıklar getirmektedir.
Dil, kültürel değerlerin başında gelir; insanlar arasında iletişimi sağlayan, kültür birikimini kuşaktan kuşağa taşıyan bir araçtır. Daha önemlisi, “millet” denilen sosyal varlığı, ancak aynı dili konuşan insanlar oluşturur. Kültür birliğini, dil birliği sağlar.[15] Aynı dili konuşan insanların aynı geçmişe sahip oldukları, aynı kültürü paylaştıkları, aynı alışkanlık ve değerlere sahip olduk bilinmektedir. Dil kültürü oluşturan önemli unsurların başında yer alır. Bu konumuyla dil, bir toplumun kültürü içinde şekillenen tüm birikimleri temsil edecek işlev yüklenmektedir. Günlük alışkanlıklar, öfkeler, sevinçler ve değer yargıları dil yoluyla ifade edilmekte ve tanımlanmaktadır. Bu işlevi nedeniyle de dil ve kültür arasında kaçınılmaz bir bağ bulunmaktadır.[16] Buradan da farklı kültürde olmalarına rağmen Kafkas ve mübadil halkın bu bölgeye çok kısa sürede adapte olmasının ve yerel halkla çok kısa sürede kaynaşmasında aynı dili konuşmalarının önemini anlamaktayız. Dil sayesinde bu süreç kısalmış ve iletişim kolaylaşmıştır.
Her toplum öyle ya da böyle bir dine mensuptur. Din insanlarda ortak duygu ve inançların gelişmesinde önemli bir toplumsal kurumdur. İnanç ise, bireyin dünyasının bir yönüne ait algı ve bilgilerin devamlı bir organizasyonudur. İnançlar arasındaki benzerlikler ne kadar çok ise o toplumun kültür inançları da o derece kuvvetli olur. Din, toplumsal yaşamı çok yakından ve temel noktalarda etkileyen bir olgudur. Benzer biçimde din insan yaşantısını doğumdan ölüme kadar geçen sürede de çok yakından etkiler.[17] Samsun’da yerel halkın dini Müslümanlıktı Balkanlar’dan ve Kafkasya’dan gelen halk da Müslümandı, Osmanlı topraklarında yaşayan ama Osmanlının çöküşüyle farklı din devletlerinin sınırların içinde kalmışlardı. İnanç farklılıkları o bölgede yaşayan vatandaşları göç etmeye zorlamıştı. Göçler sonrasında geldikleri topraklardaki inanç sisteminin aynı olması sonucunda yerleştikleri topluma kısa sürede alışmışlardır. Din olgusunun kültürler arası iletişime katkısının önemli olduğunu buradan anlamaktayız.
Her iki kültürde de gördüğümüz üzere dil ve din unsurları etkileşime önemli katkılar sağlamıştır. Fakat ekonomik anlamda büyük sıkıntılar çekmiş ve uzun yıllar kendi içlerine kapanık bir halde yaşamışlardır. Özellikle de Kafkaslar kendi kültürlerine çok bağlı bir topluluktur. Bu yüzden birçok kültürel öğeyi kendi aralarında paylaşırlardı. Kültürler arası iletişimin en önemli araçlarından olan dans ve müzik de bu süreçte çok etkili bir rol oynamıştır. Dans ve müziğin kültürler arası iletişime katkısı ya da zararı nelerdir kısaca bunu inceleyelim.
Dans ve Müzik Unsuru
Aynı coğrafyada yaşayan ve birbirlerine komşu olan topluluklar birbirleriyle sorun yaşadıklarında aralarındaki kültürel etkileşim bir süreliğine zayıflayabilir. Ancak yaraların sarılmasının ardından siyasi ortamda gerginli devam etse de toplumlar alışmış olduğu ve bir parçası olduğu kültürel döngüde yerini almak ister. Bu sebeple kendi örgütlenmeleri ya da sanatçıların yardımıyla ortada var olan sorunun toplumlara ve coğrafyaya verdiği zararı anlamak için dansı ve müziği kullanır. Müzik ve dans tüm sorunları çözmede yeterli olmasa da soruna dikkat çekmek ve topluma bu sorunun çözülmesi için toplumsal duyarlılığı aşılamada etkilidir. Sanatçıların uzlaşmak için beraber hareket etmeye başlamasıyla toplumlar ve kültürler “biz”, “ötekiler” olmaktan çıkarak, bulunulan coğrafyanın bir parçası olarak “hepimiz” ile ilişkilendirilir. Bu uzlaşma sonucunda farklılıklar ve ait oldukları kültürel değerler ortadan kalkmaz. Sahne kültürel uzlaşının olduğu yeri temsil ederek toplumların da tıpkı sanatçılar gibi uzlaşı ortamını yaratmada bazı fedakarlıklar ortaya koyarak amaca ulaşabileceğinin örneğidir.[18]
Burada söylendiği gibi birçok alt kültürün birlikte yaşadığı bölgelerde sahne uzlaşmanın, birleştiriciliğin ortak noktası olmaktadır.[19] Fakat Samsun’da bunun farklı örneklerini görmekteyiz, biri tamamen açık kültür yapısına sahip olmasına rağmen bir çok kültürel öğesini yitirmiş ama bunun sonucunda ortak bir paylaşıma bir senteze ulaşmıştır. Diğer yandan kapalı kültür yaşayan topluluk ise kültürel öğelerini özellikle danslarını paylaşmamalarına rağmen yerel halk ile hiçbir çatışmaya girmeden sanki tek bir kültür gibi yaşamını sürdürmektedir.
Samsun’da yerel halk ile göçmen halkın, dans ve müziği özel günlerde, asker uğurlamada, evlenmede ve bunun gibi birçok sosyal alanda, etkileşimin önemli unsurlarındandır. Samsun ve çevresinde birçok düğün ve etkinlikte bu kültürlerin etkileşim halinde olduğu aradan geçen yıllarda toplumların yaşam alanlarına alışmaları sonucu ve komşuluk bağlarının gelişmesi daha sonrasında ise akrabalık bağlarının oluşması kültürlerin iç içe geçmesine neden olmuştur.
2002-2004 yılları arasında Samsun Büyükşehir Belediye Konservatuarı halk dansları bölümünde öğrenim gördüğün dönemde birçok yörenin oyunlarını ve aynı zamanda balkanlardan gelen göçmen oyunlarını oynamaktaydık. Özellikle düğünlerde ister mahalle arasında isterse salonlarda yapılsın mutlaka ve mutlaka belli bazı mübadil oyunları oynanmaktaydı. Bunlardan en popüler olanlarının başında Drama Köprüsü( Debreli Hasan) gelmektedir. Zaman içinde öyle bir kültürel entegre oluşmuştur ki bu oyunların mübadil olmayan kesimler tarafından da oynandığını düğün ve eğlencelerin olmazsa olmazı haline geldiğini görmekteyiz. Burada dansın ve müziğin belirli bir süre sonra toplumları ne derece birbirine bağladığı kültürler arası etkileşimdeki rolünü görmekteyiz.
Bunun yanında Kafkas kökenli vatandaşların danslarına bakacak olursak, yine aynı dönemlerde Samsun Büyükşehir Belediye Konservatuarı Kafkas kökenli vatandaşlardan kurulu dans topluğunun bir çok çalışmasında gözlemci olarak bulunmamız sonucunda yaptığımız gözlemlerle bize bu toplumun kendi kültür değerlerini yaşama ve aktarma sürecinde farklı kültür değerlerine sahip kişilere kültürlerini aktarmadıkları ve danslarını paylaşmadıklarını gözlemledik. Bu olay arkadaşlık bağlarının çok yakın olmasına rağmen açık bir şekilde olmasa da ifade olarak oyunlarını öğretmek istemediklerini göstermektedir. Ama mübadil topluluklarda bu yoktu. Beklide kültürleri koruma muhafaza etme uzun yıllar yaşatma arzusu onlara bu şekilde davranmalarını gerektiriyordu. Öte yandan mübadil kültürünün yerel halk kültürüyle iç içe girmesi kız alıp vermelerin olması diğer kültürel öğelerinde birbiriyle harmanlanmasına neden olmuş ama karşılığında iletişim açısından birleştirici bir unsur olmuştur. Fakat Kafkas kültürünün içine kapanıklığı paylaşımın olmaması yerel halk ve diğer topluluklarla kız alıp verişinin olmaması dolayısıyla diğer kültürlerle arasında bir iletişim kopukluğunu getirmiştir. Buda dansın ve müziğin kültürler arası iletişimde ne derece önemli olduğunu bize göstermiştir.
SONUÇ
Yapmış olduğumuz araştırma ve gözlemler sonucunda kapalı kültürle açık kültürün birlikte yaşadığı farklı kültür topluluklarıyla arasındaki kültürel bağlara dans ve müzik bağlamında bakmaya çalıştık. Varmış olduğumuz sonuç itibariyle kültürlerini kendi içlerinde yaşayan toplumlarda kültürler arası iletişimde sıkıntılar olduğu paylaşımların olmadığını bunun sebebinin de var olan kültürlerinin bozulmasını, karışmasını bunun sonucunda da yok olmasını istememeleri görüşünün yatmakta olduğunu çıkarmaktayız. Böylece var olan Kafkas kültürü diğer kültürlerle arasına mesafe koyarak kültürlerinin yok olmadan muhafaza edilmek istendiği kanaatine varmaktayız. Diğer yandan bu görüşü haklı çıkaracak sonuçları da görmekteyiz. Çünkü mübadil kültürü bugün baktığımızda o kadar yerel kültürle iç içe geçmiş ki bazı özelliklerini yitirmiş hatta mübadelenin 2 ve 3. kuşakları aynı yerel halk gibi sadece Debreli Hasan oynayan, mübadele dernekleri tarafından düzenlenen bazı etkinliklerde yer alan bir kültür olmuştur. Bunun dışında yerel halkla hiçbir ayırıcı özellikleri kalmamıştır. Kültürel toplumları dışında evlenmeler onların genel yapılarını değiştirmiş ve belki de geldikleri topraklarda var olan birçok kültürel öğeyi bu gün bir daha kullanmamak üzere yok etmiştir. Diğer yandan Kafkas toplumu ise yerel halkla bir çok ayrıcı özelliğe sahip olduğunu yaşadıkları, yaşattıkları kültürel değerlerle bizlere göstermektedirler.
KAYNAKÇA
ALBAYRAK, Umut, Kültürel Uzlaşma ve Müzik: Kıbrıs’daki Türk ve Rum Toplumları Arasındaki Uzlaşmaya Yönelik Müziksel Diyaloglar (basılmamış tez), İzmir, 2008
ÇAKIR, Mustafa, “Kültürlerarası İletişimin Bir Yönü: Özün Ötekileştirilerek Yabancılaştırılması”, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, Cilt 21, Sayı 1, Bahar, 2010
İPEK, Nedim, Mübadele ve Samsun, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2000
ÖZGÜR, Tuğba Kültürel Farklılıklar ve Yöntemi( basılmamış yüksek lisans tezi), Kahramanmaraş, Ağustos, 2007
TABAKÇI, Nurullah, Kültürler Arası İletişim Sürecinde Alt Kültürde Kimliğin Oluşumu (Basılmamış Tez), Konya, 2008
YAĞBASAN, Mustafa, Kültürler Arası İletişim Bağlamında Almanya’daki Türklerin İletişimsel Ortamlarının Belirlenmesine Yönelik Bir Alan Araştırması (Basılmamış Tez), Cilt: 18, Sayı: 2, ELAZIĞ, 2008
YILMAZ, Cevdet, Geçmişten Geleceğe Samsun 2, Samsun, 2007
MAHİROĞULLARI, Adnan, Küreselleşmenin Kültürel Değerler Üzerine Etkisi, (geniş bil. için bkz.) http://iudergi.com/tr/index.php/sosyalsiyaset/article/viewFile/290/274
http://www.kafkasevi.com/index.php/article/detail/243 Erişim tarihi: 23.12.2011
http://samsun03.blogcu.com/samsun-a-kafkasya-ve-rumeli-gocleri/1267068 Erişim tarihi: 24.12.2011
http://www.bakisarisakal.com/Samsun’da%20M%C3%BCbadele.pdf erişim tarihi:15.12.2011
* Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halk Oyunları Anabilim Dalı Yüksek Lisans Mezunu.
[1] Mustafa YAĞBASAN, Kültürler Arası İletişim Bağlamında Almanya’daki Türklerin İletişimsel Ortamlarının Belirlenmesine Yönelik Bir Alan Araştırması (Basılmamış Tez), Cilt: 18, Sayı: 2, ELAZIĞ, 2008, s-311 (geniş bil.için bkz.)
[2] Nurullah TABAKÇI, Kültürler Arası İletişim Sürecinde Alt Kültürde Kimliğin Oluşumu (Basılmamış Tez), Konya, 2008, s-1 (geniş bil. için bkz.)
[3] http://www.kafkasevi.com/index.php/article/detail/243 Erişim tarihi: 23.12.2011
[4] http://samsun03.blogcu.com/samsun-a-kafkasya-ve-rumeli-gocleri/1267068 Erişim tarihi: 24.12.2011 (geniş bil.için bkz.)
[5] http://samsun03.blogcu.com/samsun-a-kafkasya-ve-rumeli-gocleri/1267068 Erişim tarihi: 24.12.2011 (geniş bil.için bkz.)
[6] http://samsun03.blogcu.com/samsun-a-kafkasya-ve-rumeli-gocleri/1267068 Erişim tarihi: 24.12.2011 (geniş bil.için bkz.)
[7] http://samsun03.blogcu.com/samsun-a-kafkasya-ve-rumeli-gocleri/1267068 Erişim tarihi: 24.12.2011 (geniş bil.için bkz.)
[8] Doç. Dr. Cevdet YILMAZ (editör), Geçmişten Geleceğe Samsun 2, Samsun, 2007, s 304-305 (geniş bil.için bkz.)
[9] http://www.bakisarisakal.com/Samsun’da%20M%C3%BCbadele.pdf erişim tarihi:15.12.2011 (geniş bil.için bkz.)
[10] http://www.bakisarisakal.com/Samsun’da%20M%C3%BCbadele.pdf erişim tarihi: 15.12.2011(geniş bil.için bkz.)
[11] Tuğba ÖZGÜR, Kültürel Farklılıklar ve Yöntemi( basılmamış yüksek lisans tezi), Kahramanmaraş, Ağustos, 2007, s-9 (geniş bil.için bkz.)
[12] Tuğba ÖZGÜR, Kültürel Farklılıklar ve Yöntemi( basılmamış yüksek lisans tezi), Kahramanmaraş, Ağustos, 2007, s-9 (geniş bil.için bkz.)
[13] Nedim İPEK, Mübadele ve Samsun, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2000, s 166-167 (geniş bil. için bkz.)
[14] Tuğba ÖZGÜR, Kültürel Farklılıklar ve Yöntemi( basılmamış yüksek lisans tezi), Kahramanmaraş, Ağustos, 2007, s-9 (geniş bil. için bkz.)
[15] Adnan MAHİROĞULLARI, Küreselleşmenin Kültürel Değerler Üzerine Etkisi, s-11 geniş bil. için bkz. http://iudergi.com/tr/index.php/sosyalsiyaset/article/viewFile/290/274
[16] Tuğba ÖZGÜR, Kültürel Farklılıklar ve Yöntemi( basılmamış yüksek lisans tezi), Kahramanmaraş, Ağustos, 2007, s-9 (geniş bil. için bkz.)
[17] Tuğba ÖZGÜR, Kültürel Farklılıklar ve Yöntemi( basılmamış yüksek lisans tezi), Kahramanmaraş, Ağustos, 2007, s-9 (geniş bil.için bkz.)
[18] Umut ALBAYRAK, Kültürel Uzlaşma ve Müzik: Kıbrıs’daki Türk ve Rum Toplumları Arasındaki Uzlaşmaya Yönelik Müziksel Diyaloglar (basılmamış tez), İzmir, 2008, s-16 (geniş bil.için bkz.)
Dilde Fikirde İşte Birlik Yolu Derneği’nin Kutlu Yol Söyleşileri'nde ağırlıklı olarak Türklük, Çağdaş Uygarlık Yolu ve Toplumsal…
Ağırlıklı olarak Türklük, Çağdaş Uygarlık Yolu ve Toplumsal Bilinç ve Gelişim alanları üzerine görüşlerin sunulduğu…
Tatar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Brüksel Temsilciliğinde, Belçika'daki Türk iş dünyası temsilcileriyle düzenlediği…
Aktau, TÜRKSOY’un kararıyla Türk Dünyası-2025 Kültür Başkenti seçildi. Kazakistan’ın Hazar kıyısındaki bu tek liman kenti,…
TÜRKSOY Kazakistan’ın Almatı şehrinde Türk Dünyası Gençlik Buluşmaları kapsamında 1. Türk Dünyası Gençlik Forumu düzenleyecek.…
Bu fırsatı, KKTC’nin Türk dünyasına değer katabileceği alanları göstermek açısından önemli bulduğunu söyleyen Tatar, “Türk…