“Kadına Yönelik Şiddetin Biyolojik , Psikolojik ve Sosyolojik Altyapısı” Kutlu Yol Söyleşilerinde konuşuldu

Ağırlıklı olarak Türklük, Çağdaş Uygarlık Yolu ve Toplumsal Bilinç ve Gelişim alanları üzerine görüşlerin sunulduğu Kutlu Yol Söyleşileri çerçevesinde  çok büyük bir toplumsal sorunumuza değinildi. Ne yazık ki giderek artan bu toplumsal sorunumuzla ilgili ”Kadına Yönelik Şiddetin Biyolojik Psikolojik ve Sosylojik Altyapısı” başlığı altında görüş ve değerlendirmeleriyle Sayın Op. Dr. Aysin Akçay vardı.

Kadına Yönelik Şiddetin Biyolojik Psikolojik ve Sosylojik Altyapısı konulu söyleşimizde konuyu tüm boyutlarıyla elen alan dinleyicilerle değerlendirme  görüşlerini paylaşan Op. Dr. Aysin Akçay özetle;

 

“Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla BM Genel Kurulu kararı ile ilan edilen gündür. BM Genel Kurulu 1999 yılında 25 Kasım gününü; Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etmiştir.

Kadına verilen değer; her türlü fayda ve beklentinin ötesinde, insan haklarının bir gereğidir. Dolayısıyla kadının saygınlığını ve itibarını korumak, herkes için bir insanlık vazifesidir. Kadının toplum içindeki saygınlığı, itibarı ve etkinliği, gelişmişliğin ve medeniyetin de bir göstergesidir.

Birey ve toplum sağlığı açısından şiddetin önlenmesi gereklidir.”

Akçay, Söyleşiyi Atatürk’ün şu sözleri ile bitirdi “Dünyada her şey kadının yapıtıdır. Kadınlarımız eğer ulusun gerçek anası olmak istiyorlarsa erkeklerimizden çok daha aydın ve erdemli olmaya çalışmalıdırlar.”

Söyleşinin sonunda Dernek Genel Başkanı Mustafa KESKİN, günün anısına dernek geleneği olan Necip Hablemitoğlu’nun Gaspıralı İsmail kitabını sunarak güzel ve yararlı sunumu için teşekkür etti.

Başkan KESKİN kapanışı kadınlarla ilgili şu sözleriyle yaptı:

Kadın annedir dolaysıyla ailenin ana direği, yapı taşıdır.  Hemen hemen bütün Türk destanlarında, karı – koca arasında sarsılmaz bir saygı, sevgi ve bağlılıktan söz edilir. Evin sahibi kadındır ve ona saygı göstermek bir zorunluluktur. Çünkü iyi bir kadın yuvanın varlığı ve devamlılığıdır. Kadın yalnız evde değil dışarıda da kocasının yanındadır, yardımcısıdır. Bu nedenle Türk toplumunda aile, devletin ana birimi olarak kabul edilmiştir. Gökalp bu durumu “Eski kavimler arasında hiçbir kavim Türkler kadar kadın cinsiyetine hak vermemişler ve saygı göstermemişler” diye açıklar.

 

 

Bugün biz Türk kadınının tarihte var olan gücünü, yürekliliğini, özgürlüğünü yeniden gelecek kuşaklara aktarmaları ve devletin en küçük birimi, bir anlamda çekirdeği olan ailenin en önemli varlığı annenin yani kadının bilinçlenmesi için var gücümüzle çalışmalıyız.  Özellikle genç kızlarımız ve kadınlarımız, tarihimizde her alanda etkili bir varlık gösteren kadın atalarını iyi öğrenmeli, onlardan esinlenmelidir. Güçlü bir Türkiye’nin var olmasının en etkili yolunun kendilerini en iyi biçimde yetiştirip, topluma yön vermekten geçtiğini bilmeli ve buna inanarak kendilerini yetiştirmelidir. Kadınlarımız, bu bilinçle toplumsal gelişimde öncü görev üstlenmelidir.”

#KadınaŞiddet