Eğitimde Fırsat Eşitliği
Cumhuriyet’in en temel kazanımı; insanın üzerinde çok uzun konuşabileceği, ülke için belki de en önemli konu başlığıdır, eğitim… Eğitimde eşitlik ise; kapitalizmin sağlamaktan aciz olduğu şeydir. Sosyal bir devletin sosyal ve sağlıklı insan yetiştirmesi yolunda olmazsa olmaz sayılan bir olanaklar bütünüdür eğitimde fırsat eşitliği.
Devlet kesinlikle 17 milyon öğrenciye eşit şartlar sunmalıdır. Tüm özel okullar kapatılmalıdır. İlkokul çağındakilere bile özel okul var. Bu para devşirilen bir sistemdir. FETÖ’nün ülkenin bağrına sapladığı hançer budur aslında. Paralı eğitim olduğu sürece; eğitim sisteminde eşitlik sağ-la-na-maz. Dolayısıyla bu fırsat eşitsizliğinin en temel sebebidir.
Söylemesi güzel ve kolay, uygulaması hemen her yerde eksik, yetersiz ve yanlış olan, “çıkar kavgası, ya da kaygısı”, “sempati duyma”, “bizden, sizden” diye ayırma gibi subjektif davranışların devam ettiği müddetçe de, uygulanması neredeyse imkansız olan bir kavram olarak muallakta kalır, eğitimde eşitlik. 18 yaşına kadar devlet okutmalıdır.
Çok uzun süre eğitim, istenilen eğitimli insanı elde etmeye yarıyor mu acaba?
Mümkünse daha kısa sürede mezun etmelidir. Zira zaman gelişimi, dönüşümü, okumayı, bilgi edinmeyi çok hızlandırdı. İlk, orta ve lise eğitimi neden 12 yıl gibi sürede bitirilmektedir ki, milenyum çağında. En 3-4 yıl daha erken sürede bitirilebilmelidir. Hatta üniversite neden 15-18 yaş aralığında bitirilmiş olmasın? Teknoloji ve imkanlar artık daha hızlı bir sistemi şart koşuyor.
Kişinin hayattaki başarısı yetenek ve zekasına bağlı olarak geliştirilmeye teşvik edilmelidir.
İnsanların hayattaki başarıları sosyal sınıflarına, sahip oldukları kültüre, cinsiyetlerine veya etnik kökenlerine göre belirleniyorsa; eğitimde fırsat eşitliği yoktur.
Fırsat eşitliğini geçtim; sistemiyle, düzeniyle, sınavlarıyla bu kadar oynanan bir eğitim yapısından ne fayda umulur? Üzerinde derin ve acı acı düşünülmesi gerekir. Ama önemsenmeyen ve örselenen kaliteli eğitimin zerre esamesi okunmuyor. “Eğitimde bile adalet yok.”
Eğitimde fırsat eşitliği, bir devletin halkına vereceği en adaletli iştir. Bu ülkede yaşayan her kesimden, her gelir seviyesinden, her sosyal yapıdan insanların çocuklarının bir gün istediği yere gelebileceginin umududur. Bu umuttur bizi millet olarak tutan. Aidiyet duygusunu kazandıran.
Vatandaş olarak biz de; materyal yardımı ile, gönüllü dersler vererek, gençlere deneyip başaranları anlatarak hedef gösterebilir, devlet politikalarını takip edip sorgulayabilir, dilekçe ve e-maillerle BİMER’e öneri şikayet ve itirazları iletmekle, ülkemize kısa ve uzun vadede bu tip kazanımlar sağlayabiliriz.
Okuyanlar sistemin eksik yönlerini, mezunlar mezun derneğini aktifleştirerek, önerilerde bulunarak, fakir durumdakilere burslar temin ederek fert olarak yardımcı olunabilir.
(Yeri gelmişken yazmakta fayda var. Örgütlenemeyen bir yapıdayız. KHK’lılar bunun için bariz örnektir. Yasal manada hak aramayı bilmeyen ve birleşemeyen bir yapıdalar).
Örgüt kelimesi, anlam ve çerçevesi bilinmese de, insanımızın korkmasına, geri adım atmasına yetiyor, artıyor bile.
Örgüt kelimesinin anlamını, TDK şöyle izah ediyor: “Ortak bir amaç veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik, teşekkül, teşkilat.”
Demek ki örgüt, örgütlenme o kadar da korkulacak bir şey değilmiş…
Bilinç; idrak, belleme, feraset, melekelerimizi malesef kaybettik. Aksi olsaydı eğitim müessesesi bu durumda olmaz, gençlerimiz hayata daha ümitle bakardı. Merdiven altında eğitim veren “sözde üniversiteler”in, vatandaşın cebindeki parayı almanın dışında başka başka düşüncelerinin de olması iktiza ederdi.
Dünyayı kendimize güldürmeyi bırakmalı ve artık nitelikli insan yetiştirmenin yollarını aramalıyız. Aksi; eğitimi, bilimi, teknolojiyi, sanayi, tarımı, hayvancılığı, insanımızı, yaşlıyı, genci, kadını, erkeği dün olduğu gibi bu gün ve yarın da konuşmaya devam ederiz.
Hamasetten bıktık, yorulduk artık. Geçmişle övünmeyi bırakmalı, çağa ayak uydurmalı, medeni olmalı, hakka-hukuka riayet etmeli, birbirimize sevgi ile bakmalı, saygı ile muamele etmeliyiz.
Devlet okullarındaki ders dağılımının, özel okullardakine göre şekillendirilmesi, öğretmenlere gereken ek -ve hakkaniyetli- ücretlendirmelerle, öğrencilere etüt verilmesi koşullarının oluşturulması, eğitimde fırsat eşitliği için elzemdir.
Sosyal devlet ve sosyalizm ile sağlanabileceği görüşü yaygın olsa da, aslında kapitalizmin Mekkesi Abd’nin, Avrupa aristokrasisinden bağımsız şekilde gelişen tarihi nedeniyle, meritokrasi ilkesiyle gerçek fırsat eşitliğini sağladığı görüşü hakimdir.
Fırsatlara mahkum bırakılan hayatlara teselli bile olamayan boyamsı, elde edileceği vaat edilen, hiçbir zaman iddia edildiği gibi eşit de olamayan bu sanal fırsatlarla sürdürülecek hayatı tartışmaktan, sorgulamaktan uzaklaştırma aracı, liberalizmin tatlı oyuncağı, sevimli yüzü, hayatı yaşanır ve eşit kılamayan -eğitimde eşitlik- perdesi için; Doktrininde kusursuzca tanımlandığı halde komünist Rusya’nın bile; uygulamayı bir türlü beceremediği bu kavram özelinde, çok mu ümitvarım acaba?
Kaynak: Ocakmedya.com – Veysi DÜNDAR