Bu salgın döneminde bir +65 temsilcisi olarak DİRİLİŞ ERTUĞRUL (Merak edenlere tekrar baştan yayınlamaya başladılar) dizisinin tekrarını izliyorum. İki kanaldan birden veriliyor. İzlerken zaten sonucu az çok hatırladığımızdan ve hep Ertuğrul kazanacağını bildiğimizden pek merak ve heyecan yok fakat ilk izlemede gözden kaçırdığımız (şahsen ben kendi adıma bu kadar vahim olduğunu fark etmemiştim.) bazı konular beni ziyadesiyle rahatsız etti. Ve bu dizinin sıradan bir dizi olmadığı bir proje kapsamında çekildiği kanaatim güçlendi.
Hafta sonu birkaç dostumla yaptığımız sohbette bu konuyu açtım onlarda aynı görüşte ve aynı ıstırabı yaşadıklarını gördüm. Bugün de bir arkadaşımızın face ortamında aynı konuyu işlemesi ve gelen yorumlar rahatsızlık duyanların sayısının azımsanmayacak kadar çok olduğunu fark ettim. Ancak pek kimse gündeme getirmiyor diye düşündüm ve birkaç kelam edelim dedik.
Konu hassas yapılan eleştiriyi birileri hemen müzmin muhalefet, İslam düşmanlığı, Osmanlı karşıtlığı ve düşmanlığı ile yaftalayabilir. Onun için kelimeleri seçerek dikkatli bir üslup ile konuyu anlatmaya çalışacağım.
Öncelikle belirteyim, Arap kültürünü İslam diye Türk İslam diyarına yerleştirmek isteyen, İslam adına İslam’a zarar veren zihniyeti eleştirmek İslam’ı eleştirmek değildir…
Söylemek istediğimiz, bir Türk Devleti olan Osmanlı İmparatorluğu öncesi gelişmeleri işleyen bir dizide Türk gözlerden ırak tutulmuş.
Bizim bildiğimiz Anadolu Selçuklu devleti ve sultanları, Ertuğrul Bey ve Kayı boyu (Osmanlı Beyliği), Berke Han ve Altınordu devleti. Baybars sultan ve Memluk devleti hepsi tarihe mal olmuş Türkler ve TÜRK devletleri. Gel gör ki bu dizide hepsinin Türklüğü göz ardı edilmiş Sultanlarda, Hanlarda, Ertuğrul Beyde sadece İslam komutanı/savaşçısı olarak sunulmuş (yalnızca diyorum benim inancım Tanrı dağı kadar Türk, Hıra dağı kadar Müslüman oldukları şeklindedir) verilen kavgalar mücadeleler sadece İslam adına yapıldığı izleyicinin benliğine işlenmesi hedeflenmiştir. Altı yüz sene İslam’ın bayraktarlığını yapan Osmanlı Türk İmparatorluğunun kuruluşunda TÜRK ve Türklük gözlerden uzak tutulmuş.
Türklüğü görmezden gelmekle kalsa eh diyeceğiz, İslamiyet öncesi Türk inanç ve gelenekleri Moğol inanç ve kisvesi altında aşağılanmış. Moğolları kötü gösteriyormuş gibi yapıp Türklerin “Tek Tanrı – Tengri“ inancı, kamlar, şamanlar abartılı, gerçekdışı ve saçma sapan kurgulu görüntülerle yerle bir edilmiştir. İnsanların kafasında ucube, acımasız ve sapık; gelenek, adet, fikir ve inançlarmış gibi algı oluşturacak şekilde nakşedilmiştir.
Özellikle son yıllarda bir Arap kültürü furyasıdır gidiyor. Araplara karşı değilim ama, kendi tarihimize duyarsızlık, yabancılaşmak ve bunun İSLAM adına yapılması Müslümanlığın gereği diye sunulması beni derinden yaralıyor. İslam’ın güzelliği fazileti Arap hayranlığına dönüştürülemeyeceği gibi Arap düşmanlığı/eleştirisi de İslam düşmanlığına indirgenememeli dönüştürülememelidir.
Şimdi bunlar da nerden çıktı der gibisiniz bazı açık örneklerle konuyu açayım;
Dizide yer alan Noyan gibi, Alıncak gibi Anadolu’daki Moğol komutanlarıyla, kamlarıyla verilen, sunulan manzara, kötü ve seyredilmesi bile insanın tüylerini diken diken eden sahnelerle Türk Milleti’nin İslamiyet’ten önceki dini inanışları olan Gök Tanrı Dinine saldırmanın izahı yok. İslamiyet bu şekilde yüceltilemez.
Atalarımız, Gök Tanrı Diniyle yaşayıp onun kuralları ile kendileri huzur bulmuş ve çevrelerine huzur taşımışlardır. İlerleyen süreçte İnançlarına ters düşmeyen İslamiyet’i tanımakla şereflenmişler, İslam’ı gönülden kabullenmişler, İslam’ın koruyucusu, yayıcısı olmuşlardır. Bütün cihanda İslam’ın kılıcı diye anılmışlardır.
Gök Tanrı Dini denilince aklımıza Mete Hanlar, Kürşatlar, Bilge Kaanlar, devacı kamlar gelir, kan içen şamanlar, Noyanlar değil…
Yine dizide Moğol çapulcuları Türk toplumu gibi gösterip İslam öncesi Tarihimize karşı antipati yaratma çabası sezilmektedir.
Türkleri inanç sistemine ve tarih içindeki iktidar mücadelelerine göre değerlendirmek yanlış ve kasıtlı bir yaklaşımdır. Türk tarihi bir bütündür. Maalesef bazı kesimlerce inkâr ve karalama politikası güdülmektedir. Bu durum kutuplaşmadan nemalanan bazı siyasilerin istek ve arzuları çerçevesinde bizleri köklerimizden koparıyor ve kutuplaştırıyor.
Başka bir husus; Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması için Türkistan illerinden vazifeli olarak gönderilen Hoca Ahmet Yesevî Erenlerinin, Hacı Bektaş-ı Velilerin, Taptuk Emrelerin, Yunus Emrelerin, Ahi Evranların Osmanlı Devleti’nin kuruluşundaki etkilerini, katkılarını yok sayıp, görmezden gelip, Muhittin İbnül Arabi’nin ön plana çıkarılmasının sadece bilgisizlikten kaynaklanmadığı açıktır.
Kaldı ki dizide abartılı ve gerçeklerle bağdaşmayan sahneleri ile Muhittin İbnül Arabi tesadüfen seçilmemiştir. Günümüzün Türk-İslam anlayışının değiştirilmesi, şekillendirilmesi hedefleri çerçevesinde kurgulanmıştır. Sanki kurulan bir Türk beyliği değil de bir Arap sultanlığı. Ya da Allah muhafaza şayet İbnül Arabi olmasaydı Osmanlı kurulamıyordu.
Bir başka garabet “Bozkurt”;
Bozkurt, Türklerin Ergenekon’dan beri yol göstericisi, bağımsızlık sembolüdür. Bozkurt bir Moğol’un boynunda/ göğsünde değil de Ertuğrul beyde olsaydı Alplerin olmasa bile önde duran karakterlerin kılıç kabzaları kurt başlı olsaydı daha gerçekçi olurdu.
Alıncak’ın zırhına kurtbaşı koyanlar şunu anlamalı; cehaletle hıyanet arasında incecik bir çizgi vardır.
Bir başka konu tarihi gerçeklerle ne kadar uyuşur bilmiyorum ama benim dikkatimi çeken hemen hemen bütün oba beyi seçimlerinde dış müdahale var. Beylik Toylarından önce ya Tapınakçılar ya Moğollar veya Bizans tekfurları obanın kötü adamına(!) ulaşıyor ve altınları ile toyda bey seçimini etkiliyor (ne hikmetse oba beylerinin çoğunluğu altınla satın alınabiliyor(!)) ve hep kötüler kazanıyor. Gerçi sonra gerçekler ortaya çıkıyor ve sonuçta iyiler kazanıyor ama…
Burada iki husus önemli ihanet bu kadar yaygın mı, beyler bu kadar kolay satın alınabilir mi? Yabancılar günümüzdeki gibi geçmişte de iç işlerimize rahatça müdahale edebiliyorlar mıydı?
Yoksa günümüzde ortaya konan siyasi ayak oyunlarını, demokrasi dışı hareketleri, yapılan hukuksuzlukları, baskı ve hukuk tanımaz davranışları, göstermelik parti kongrelerini normalize etme, makul gösterme gayreti mi var? Sorusu akla takılıyor. Böyle gelmiş böyle gider hesabı…
Dizinin ilk yayınlandığı dönemlerde dile getirilen “bana Türkçülük le de gelmeyin, Türk Milliyetçiliğini ayaklarımız altına aldık” ifadelerinin afaki boş sözler olmadığını ve bu ve benzeri dizi ve projelerle fiilen uygulandığından şüphelerim çoğaldı.
Türksüz tarih oluşturma çabası desek fazla mı ileri gitmiş oluruz bilmiyorum. Ama günümüzde bir stratejik araştırma kurumunun başına oturturmuş profesör ünvanlı zevatın TV ekranlarında uluorta Balkan Türklüğünü inkar eden sözlerini duyunca paralel çalışmalar devam ediyor demekten başka bir şey düşünülmüyor.
Tarihimizin İslam öncesi yok sayılacaksa yüzyıllarca İslam’a hizmet eden o ruhun, o gücün kaynağı ne? kökü nereden geliyor? Araplardan mı aldık(!) diye düşünesi geliyor insanın…
Ahmet Yesevi erenlerini hesaba katmadan Türkün dirilişini Osmanlı’nın oluşumunu zoraki bir yerlere bağlamak tarihi inkâr değilse bilinçsizliğin, cehaletin taaa kendisidir.
Tabi ki bu tip film ve diziler önemlidir, egemen güçler yıllardır bunları kendi egemenliğini oluşturmanın aracı olarak kullanmakta, alt yapısını oluşturmaktadır.
Mesela İngilizlerin “James Bond” filmleri. Amerikalıların “Rambo” filmleri (2011 Afganistan işgalinden önce aynı bölgede maceraları işlenen film gibi) gibi yüzlerce örnek sayılabilir.
Bizde de böyle dizilerin yapılması göğsümüzü kabartır, sevincimize sevinç katar. Ama Türk’e ve Türklüğe, Dinimize, Milletimize ve Devletimize hizmet amacıyla olursa. Yoksa arkasında başka hesap olanlar, toplum mühendisliği, toplumu yönlendirme dönüştürme gayesi güdenler, Milleti uyutanlar değil.
Ertuğrul’daki anlayış ve zihniyete benzer şekilde, tarihi çekiştirerek günümüze şekil verme hedefiyle çekilirse vay halimize, uyu uyu yat uyu, devam.
İzleyenlerin büyük çoğunluğu bu tip diziye/dizilere tarihi gerçek diye bakıyor. Sıkıntı orada…
Yoksa saçma sapan bir sürü tarihi dizi ve film var.
Diğer taraftan dizilerin gerçekliği/saçmalığı eleştirildiğinde yapımcıların tavrı ayrı bir alem…
Herkesin malumu;
Deve kuşuna uç demişler: deve uçar mı demiş…
Yük vuralım demişler: kuşa yük mü vurulur demiş…
Dizicilerin ki de o hesap… İşlerine gelince tarihe bağlılar; eleştirince “kurmaca- dizi”
Hayatımızın en iyi dönemlerinde hak- hukuk- adalet- vatan- Millet diye kavga ettik can verdik, kan verdik istikbalimiz ortaya koyduk, şimdi bütün bu kutsallarımıza laf eden, dil uzatan, çiğneyen hareketleri, zihniyetleri sırf dini, İslam’ı kullanıyorlar diye eleştirmezsek; kendimizi, geçmişimizi, mücadelemizi inkâr etmiş olmaz mıyız… Yeni nesillere, bizden Bayrağı devralanlara, torunlarımıza fenalık etmiş olmaz mıyız…
“Söz konusu hak, hukuk, adalet, Devlet, Vatan ve Millet olunca babamı bile tanımam” diyen zihniyet/anlayış ile yetişmiş neslin bir ferdi olarak bütün bu olanlara seyirci kalamam, kalınamaz…
Hakaret etmeden, kavga etmeden eleştiri yapmak her insanın hakkıdır, Ülkücünün görevidir, bunu kullanmaması en önce kendisini, şerefini, haysiyetini, davasını inkardır…
Her şey gönlünüzce olsun, yarınlarımız bu günlerimizi aratmasın…
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
Hüseyin ÇAKIR, 22.09.2020, Gölbaşı ANKARA
(Görüş ve eleştirileriniz için: huseyincakir55@gmail.com )
Dilde Fikirde İşte Birlik Yolu Derneği’nin Kutlu Yol Söyleşileri'nde ağırlıklı olarak Türklük, Çağdaş Uygarlık Yolu ve Toplumsal…
Ağırlıklı olarak Türklük, Çağdaş Uygarlık Yolu ve Toplumsal Bilinç ve Gelişim alanları üzerine görüşlerin sunulduğu…
Tatar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Brüksel Temsilciliğinde, Belçika'daki Türk iş dünyası temsilcileriyle düzenlediği…
Aktau, TÜRKSOY’un kararıyla Türk Dünyası-2025 Kültür Başkenti seçildi. Kazakistan’ın Hazar kıyısındaki bu tek liman kenti,…
TÜRKSOY Kazakistan’ın Almatı şehrinde Türk Dünyası Gençlik Buluşmaları kapsamında 1. Türk Dünyası Gençlik Forumu düzenleyecek.…
Bu fırsatı, KKTC’nin Türk dünyasına değer katabileceği alanları göstermek açısından önemli bulduğunu söyleyen Tatar, “Türk…