DEVLETLERİN BİRLEŞİK ÖRGÜTLENMELER KURMALARI VE BUNA GÖRE TÜRK BİRLİĞİ – TÜRK BİRLİĞİ’NİN ÖNEMİ
Araştırma-İnceleme: Mustafa KESKİN
Dilde Fikirde İşte Birlik Yolu (Kutlu Yol) Derneği
Türk Birliği’nin kolları, damarları Yeryüzü Türklüğü kavramı, coğrafi sınırları aşarak, yeryüzünün değişik bölgelerinde yaşayan ve Türk soyu, kültürü, dili ve tarihinin içinde olan tüm toplulukları içine alır. Yeryüzü Türklüğü, Türk budununun küresel ölçekteki birliğini ve dayanışmasını simgeler.
Türk Birliği, Türkçülerin 100 yılı aşkın süredir istediği, üzerinde çalıştığı bir ülküdür. Ulu önder Atatürk, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ile bu amaç doğrultusunda Türk kimliğini 1371 yıl sonra yeniden devletin adı yapmıştır. Türkçülük, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun özü, amacı ve ülküsüdür. Ancak bu ülkü, ne yazık ki Atatürk sonrası Türkiye’de devlet politikası olarak pek gündeme alınmamıştır. Tarih boyunca Türk ulusunun birer ögesi olarak değişik coğrafyalarda yaşamakta olan topluluklar, ortak bir kültürel kalıt, dil ve tarih bilinci ortaklığına dayanan birleşme potansiyeli vardır. Bu bağlamda, Yeryüzü Türklüğü’nün güçlenmesi için Türk Birliği’nin sağlanması, sadece tarihsel bir sorumluluk değil, aynı zamanda günümüzün küresel siyasi ve kültürel dinamikleri ışığında yeniden ele alınması gereken bir ülküdür. Çünkü Türk milletinin, ortak kültürel kalıtı, dili ve tarihsel bağları doğrultusunda birleşmesi, sadece ulusal değil, uluslararası düzeyde de önemli bir güç birliği oluşturabilir ve küresel barış ve düzenin sağlanmasına katkıda bulunabilir.
Uluslararası Sistemin Genel Görünümü
Türk birliğinin gerçekleştirilmesine yönelik gereksinimin ve bu amaca yönelik politikaların belirlenmesi öncelikle uluslararası sistemin genel görünümünü ve bu genel durumun ortaya çıkışına ilişkin tarihsel sürece bakılmasını gerekli kılmaktadır. Yeryüzünde belirli dönemlerde ekonomik, toplumsal ve siyasi koşulların değişmesiyle dönemsel olarak siyasi egemenlik kuşakları ortaya çıkmaktadır. Bu kuşaklar, yeryüzündeki güç dengeleri, ittifaklar, savaşlar, ekonomik bunalım ve toplumsal olaylar gibi etkenlerin etkisiyle biçimlenmektedir. Örneğin, I. Dünya Savaşı’ndan önce ilhanlıklar (imparatorluklar) egemendi. Ancak I. Dünya Savaşı’ndan sonra bu ilhanlıklar (imparatorluklar) yıkıldı ve yerlerine ulus devletler kuruldu. Yani, büyük ilhanlıklar parçalanarak küçük ulus devletlerine dönüştü.
Tarih boyunca egemenlik düzenleri ve siyasi kuşaklar, sadece coğrafi ve kültürel etkenlerden değil, aynı zamanda bilimsel, teknik ve teknolojik gelişmelerden de büyük ölçüde etkilenmiştir. Özellikle, bu dönüşümler kişilerin dünyayla ve birbirleriyle kurdukları ilişkiyi yeniden biçimlendirmiştir. Örneğin, basımevinin (matbaa) bulunuşu, yeryüzünde yeni yerlerin bulunuşu ve sanayi devriminin etkisiyle yeni egemenlik düzenleri ve güç dengeleri ortaya çıkarken, iletişimdeki devrim niteliğindeki ilerlemeler de ulus devletlerin biçimlenmesinde belirleyici bir etken olmuştur. Bu tür bilimsel ve teknolojik yenilikler, daha önceki egemenlik biçimlerinin yerini alarak yeni egemenlik kuşaklarının ve toplumsal yapıları yeniden şekillendiren dinamiklerin oluşmasını sağlamıştır.
Geçen yüzyılda yaşanan teknik ve teknolojik devrimlerin birçoğunun kökeninde budunların (halkların) ya da ulusların kendi egemenlik kuşaklarını genişletmeye yönelik askeri girişimleri ve yatırımları vardır. Yaşamımızın bir parçası haline gelen birçok teknolojik yenilik öncelikle askeri alanda bulunmuş ve kullanılmıştır[1]. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan olaylarla birlikte yeryüzünde birçok önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin en önemlilerinden biri de Bilişim Devrimi‘dir. Bilgisayar, 1980’lerde günlük yaşamda kullanılabilir duruma gelerek önce ABD’de, sonra Avrupa’da ve 1990’larda da Türkiye’de yaygınlaşmaya başlamıştır. Bilgisayarların yaygınlaşmasıyla birlikte, bilgiye erişim ve bilgi işleme yöntemlerinde köklü değişiklikler olmuştur.
2000’li yılların başında internetin yaygınlaşması, yeryüzünde iletişim ve bilgi paylaşımında devrim niteliğinde bir değişim getirmiştir. İnternet, küresel bağlantı ve anında iletişim olanağı sağlayarak, iş dünyasından eğitime, eğlenceden kişisel ilişkilere kadar pek çok alanda büyük bir dönüşüm sağlamıştır. İnternetin yaygın kullanımı, bilgiye erişimi ve paylaşımı kolaylaştırmış, e-ticaretin gelişmesine ve sosyal medyanın doğmasına öncülük etmiştir.
Yapay zekâ teknolojileri 2018 yılı gibi daha yakın bir dönemde yaşamımıza girmiştir. Yapay zekâ, veri bilimi, makine öğrenimi ve otomasyon gibi alanlarda büyük ilerlemeler kaydederek, sağlık, finans, ulaşım, üretim gibi sektörlerde önemli yenilikler getirmiştir. Yapay zekâ, kişi yaşamını kolaylaştıran, verimliliği artıran ve yeni iş modelleri yaratan bir teknoloji olarak öne çıkmaktadır.
Bilişim Devrimi, adım adım gerçekleşirken yaşamın tüm alanlarında büyük değişiklikler ve yenilikler yaratmıştır. Bu devrim, bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızla gelişmesiyle birlikte, toplumların ekonomik, toplumsal ve kültürel yapılarında derin etkiler yaratmış ve günümüz dünyasını biçimlendiren önemli bir etken durumuna gelmiştir.
Bu devrim bir yandan yönetim biçimlerinde de çok büyük kolaylıklar sağlamıştır. Örneğin, bilgisayarların olmadığı 1980 öncesinde nüfus, sicil, mülk gibi birçok kayıt defterlerle ve sürdürmesi, tutulması güç olan arşivlerle tutuluyordu. Bu durum, hem mali hem de emek gücü gerektiriyordu. Bilgisayarların olmadığı bu dönemde, devlet yönetimi, idari ve mülki yönetimler daha çok kişi emeğine ve fiziksel güce dayanıyordu, bu da süreci oldukça güçleştiriyordu.
Bu nedenle, devlet yapıları daha karmaşık bir örgütlenmeye gitmek zorunda kalıyordu. Valilikler, kaymakamlıklar, il ve ilçe örgütleri gibi yapıların her biri, bu güçlüklerle başa çıkabilmek için ayrıntılı bir şekilde örgütlenmek durumundaydı. Örneğin, il sağlık müdürlükleri, il tarım müdürlükleri gibi kurumlar, tüm ilçelere ve bucaklara kadar örgütlenmek zorunda kalıyor ve bu da ağır bir bürokrasi ve yavaş işleyen bir yapı oluşturuyordu.
Devletler, yukarıda sözü geçen işlere karşı birtakım çözümler geliştirmiştir. Bu çözüm arayışında, merkezi sistem yerine eyalet sistemi ya da güçlendirilmiş yerel yönetimler sistemi uygulaması da seçeneklerden biri olmuştur. Merkezi sistemin gücünün eyaletlere doğru aktarıldığında ise gücün yerelde toplanması yani bir tür derebeylikler oluşması riski ortaya çıkmıştır. Bu da merkezi yönetimin ve devlet otoritesinin sarsılması, tehlikeye girmesi gibi durumla karşı karşıya kalınmasını ortaya çıkarmıştır. Tarih boyunca devletler bu iki açmazın arasında gidip gelmiştir. Yetkiler eyaletlere, derebeylerine ya da krallara bırakıldığında güçlü feodal beylerle uğraşmak zorunda kalınmıştır. Yetkiler merkeze çekildiğinde ise devletin yönetim sisteminin ağırlaşmasından ortaya çıkan bir hantallığın altında kalınıp zarar görme durumu ortaya çıkmıştır.
Bilişim devrimi, devletin tarihsel süreçte merkezileşme ve yerelleşme arasında yaşadığı ikiliği aşmaya yönelik yeni araçlar sunmaktadır. Bu yeni teknolojilerle, devletler işleyişlerinin kesinliğinden, kararlarının hızından ve egemenliklerinin etkinliğinden ödün vermeden merkezi iktidarlarını güçlü kılabilmektedirler. Bilgisayarların ve bilgi teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, kayıtların dijital ortamda tutulması, verilerin hızlı ve güvenilir bir biçimde işlenmesi olası duruma gelmiştir. Bundan dolayı, yönetim süreçleri hızlanmış, bürokrasi azalmış ve devlet hizmetleri daha verimli bir duruma gelmiştir.
Bu nedenle Bilişim Devrimiyle birlikte devlet yönetimi de etkinleşmiş, kolaylaşmıştır. Bu yüzden devleti devlet yapan ‘askeriye, mülkiye, maliye ve adliye’ gibi ana yapıların tamamının merkezde tutarak çok daha büyük coğrafyaları yönetebilme yeteneği gelişmiştir. Bu durum, yeryüzünde yepyeni bir yönetim yöntemini yeniden gündeme getirmiştir.
Örnek olarak şu yönetimsel yöntemler gösterilebilir:
Avrupa Birliği: Avrupa Birliği, yüzyıllardır süren Avrupa’yı birleştirme amacı çabaları, uzun bir süre ilerleme kaydetmeyen ve gerçekleştirilemeyen bir durumdayken 1980’lerde yeniden gündeme gelmiştir. 1990’larda bu çabalar daha da hız kazanmıştır. 2000’lerde ise AB ülkeleri ortak bir para birimi olan Avro’yu basmaya başlamıştır. Ayrıca AB, gümrük engellerini ve pasaport denetimlerini kaldırarak, 28 ülkeden oluşan bir federasyon veya birleşik devletler yapılanmasına geçiş yapmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinin artan birleşme eğiliminde, teknolojik ilerlemenin de büyük etkisi olmuştur. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın ekonomik, sosyal ve politik yeniden yapılanma süreci, teknolojinin hızla gelişmesiyle paralel bir şekilde ilerlemiştir. İletişim, ulaşım ve üretim alanlarındaki yenilikler, Avrupa ülkelerinin sınırlarını aşarak daha yakın bir işbirliği içinde hareket etmelerini sağlamıştır. Özellikle bilgi teknolojilerindeki devrim, ekonomik güç, birlik ve ortaklıkların derinleşmesine ve daha hızlı karar alma süreçlerine olanak tanımıştır. Bilişim devrimi, Avrupa’nın tek pazar haline gelmesi, dijital teknolojiler, ulaşım altyapıları ve enerji ağlarının birleşmesi için yeni fırsatlar yaratırken, aynı zamanda Avrupa’nın küresel düzeyde yarışma gücünü artıran, etkinleşmesini ve hızlanmasını sağlayan bir işlev gördü.
Amerika Birleşik Devletleri: 50 eyalet ve 1 federal bölgenin bir araya gelmesinden oluşan bir devlet[2] olan ABD’nin yönetimi, tarihinde birçok güçlükle, sorunla karşılaşmış olup günümüzde de güçlü ve sorunlu eyaletler bulunmaktadır. Bu sorunları çözmek için ABD de bilişim teknolojisinin yararlarını kullanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin eyaletlerinin birleşmesi ve ulusal bir bütün haline gelmesi süreci, bilişim teknolojilerinin etkisiyle daha da hızlanmıştır. Bilişim teknolojileri sayesinde, çeşitli eyaletler arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel bağlantılar güçlenmiş, ulusal düzeyde merkezi yönetimin daha etkili olabilmesi için gerekli veri paylaşımı ve eş güdüm sağlanmıştır. Özellikle 1990’lı yıllardan beri internet ve dijital iletişim araçları, eyaletler arasındaki engelleri ortadan kaldırarak, federal hükümetin işleyişini hızlandırmış ve ABD’nin ekonomik büyümesini daha geniş bir ölçekte desteklemiştir.
Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu: Çin, 23 eyalet, 5 özerk bölge, 4 belediye ve 2 idari bölgeden (Hong Kong ve Makao (Macau)) oluşan toplam 34 idari birime ayrılmıştır[3]. Rusya Federasyonu 21 cumhuriyet, 9 eyalet (Kray), 46 bölge (Oblast), 2 federal statüye sahip şehir (Moskova ve St. Petersburg), 5 özerk bölgeden (Avtonomnaya Oblast/Avtonomnıy Okrug) oluşan 83 idari birimli bir federasyondur[4].
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) : Din odaklı kurulan örgüttür. Eylül 1969 tarihinde Fas’ın başkenti Rabat’ta toplanıp İslam ülkelerini çatısı altında toplamak üzere kurulan 57 üyeli, uluslararası hukuk tüzel kişiliği olan din etkenine dayalı kurulan bir uluslararası örgüttür.
Siyaset yapan en yüksek organı olan, üye devletlerin devlet başkanları ve hükûmet yetkililerinin katıldığı ve her üç yılda bir yapılan İslam Zirvesi’nde alınan kararların işleyişini incelemek için üye ülkelerin dışişleri bakanları her yıl toplanır. Organizasyonun yönetici organı ise daimi sekreterya, iki organın kararlarının uygulanması ile görevlendirilmiştir ve merkezi Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde yer alır.
Yine kimi ulusların değişik biçimlerde oluşturdukları birliklere örnek;
Farsça Konuşan Ülkeler Birliği (İran, Tacikistan, Afganistan), Arap Birliği (22 ülke), Fransızca konuşan milletler topluluğu Francophonie (88 ülke), İngiliz Milletler Topluluğu, Commonwealth (53 ülke) gibi.
Burada göz önünde bulundurulması gereken durum şudur ki, yeryüzünde neredeyse tüm büyük güçler birleşmekte, bir araya gelmektedir. Bu devletler coğrafyalarını genişletmeye, nüfuslarını büyütmeye ve özellikle enerji kaynakları açısından daha variyetli, daha güçlü bir birlikteliğe ulaşmaya çalışmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere yeryüzünü yöneten, yeryüzü siyasetine yön veren güçlerin, birleşik kuvvetlerden oluşan güçlü devlet ve yönetimsel yapılara sahip olduğunu görüyoruz.
Yeryüzünde yönetilenler, yön verilenler ise tam aksine bölünmektedir. Örneğin Irak Savaşı’ndan önce Arap dünyasında 13 devlet vardı. Küresel güçler doğrudan veya dolaylı olarak, Irak Savaşı’ndan sonra Irak’ı üçe bölmüştür. Bugün yine Suriye üçe, Libya ikiye bölünmüştür. Arap Yarımadası, Batı Asya ve Kuzey Afrika’nın bir kısmını katarak Ortadoğu’da şu an edimsel olarak 28 devletin var olduğu söylenebilir.
Yeryüzünü yönetenler, sömürenler, emperyalist güçler birleşirken bu güçler sömürdükleri coğrafyaları sürekli olarak bölmektedirler. Bunu yaparken genellikle iki önemli araca başvururlar: Din ve mezhep ile soy-köken-budun özellikleri. Hedef ülkeleri parçalara ayırmak için bu etkenleri kullanmaktadırlar. Örneğin küresel güçler Irak’ı Şiilerin, Sünnilerin ve Kürtlerin bölgelerine ayırmışlardır. Suriye’de şu an için merkezi yönetim HTŞ’nin, Kuzeybatı SMO’nun, Kuzeydoğusu PKK/YPG’den oluşan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) elinde olduğu çok parçalı bir yapı var.
Buradan yola çıkılarak Yeryüzü Türklüğünün bunlardan bir sonuç çıkartması, bu durumda ilerlemeyi ve gelişmeyi kaçırmamak için bir eylem tasarlaması oluşturması, örneklerde olduğu gibi birleşerek büyümenin yolunu bulması gereklidir.
Bu noktada Türk dünyası ve İslam dünyası olarak iki ayrı görüş bulunmaktadır:
İSLAM ÜLKE VE DEVLETLERİNİN BİRLEŞMESİ SAVI – GÖRÜŞÜ
Savların – görüşlerin birincisi, dine dayalı, din oodaklı yani İslam dünyası birleşsin savı – görüşüdür. Türkiye’de bir akım ve kuşak olarak bir kesim bunu savunmaktadır. Bu düşünce akımı, İslam ülkelerinin birleşmesi gerektiğini düşünmektedir. İslam ülkelerinin birleşmesi savını-görüşünü benimseyenlere göre, Irak, Suriye, Mısır, Türkiye gibi ülkelerin bir araya gelerek bir İslam birliği kurması hatta Fas, Tunus, Cezayir gibi ülkelerle genişlemesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, siyasal İslamcı bir parti önderi olan Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı döneminde ortaya konan D-8 Ekonomik İşbirliği Teşkilatı projesiyle, buna coğrafi olarak uzak olan Endonezya ve Malezya gibi Güney Asya ülkelerinin de içine alındığı bir Büyük İslam Birliği kurulması düşüncesini ortaya konmuştur.
YERYÜZÜ TÜRKLÜĞÜNÜN BİRLEŞMESİ – TÜRK BİRLİĞİ SAVI – GÖRÜŞÜ
İkinci bir sav-görüş ise Yeryüzü Türklüğünün birleşmesi – Türk Birliği savı-görüşüdür. Yani öncelikle bağımsız devletler Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Türkiye başta olmak üzere bir araya gelerek burada bir birlik oluşturabilir. Bu da son yıllarda devletin önünde olan, gündeminde olan bir sav-görüştür. Devlet içinde olsun, sivilde olsun Türkçülerin, Yeryüzü Türklüğünün birleşmesi oldum olası düşü ve ülküsü olmuştur. Türk Devletleri arasında kapsamlı işbirliğini özendirmek amacı ile uluslararası bir örgüt olarak kardeşlik, Türklük bilinci ve dil birliği dayanağında kurulan Türk Devletleri Teşkilatı bu yönde çok önemli ve olumlu bir gelişmedir.
Türkçü aydınlardan Ahmet Bican Ercilasun’un Türk Birliği Ülküsünü ele aldığı Her yol Turan’a çıkar başlıklı Yeniçağ Gazetesi’nde 16.06.2024 günü yayınlanan köşe yazısında olaya bakışı şöyle:
“Hayaller geleceğin yaratıcısıdır. Hiçbir biçimde olmaz denilen nice hayaller gerçek olmuştur. 1990’ların başında Sovyetler Birliği yıkılmış, yıkıntının içinden beş bağımsız Türk devleti doğmuştur.
Türkler tarih yaratan, tarihe yön veren az sayıda uluslardan biri olduğu için bir anda beş bağımsız Türk cumhuriyetinin ortaya çıkmış olması önemlidir. Nitekim bağımsız Türk cumhuriyetleri kısa zamanda birbirleriyle ve Türkiye ile ilişkiye girmişler ve Türk Devletleri Teşkilatını kurmuşlardır.
Kazakistan, Ahmet Yesevi türbesinin bulunduğu Güney Kazakistan Eyaleti’nin adını Türkistan Eyaleti olarak değiştirmiştir. Kazakistan’ın çok tanınmış müzik gruplarından birinin adı da Erturan’dır.
Bağımsızlıktan sonra Azerbaycan aydınları arasında Turan düşüncesi çok yayılmıştır. Azerbaycan basını ve televizyonlarında Yeryüzü Türklüğü / Turan konusunda pek çok yayın yer almaktadır. İran sınırları içinde bulunan ve 40 yıl önceye kadar Türklüklerinin bilincinde olmayan Güney Azerbaycan Türklerinde Türklük bilinci bugün doruk noktasına ulaşmıştır.
Özbekistan’ın yeni yönetimi ve aydınları da Münevver Kari, Mahmudhoca Behbudi, Süleyman Çolpan, Abdürrauf Fıtrat, Osman Hocaoğlu gibi yenilikçi (ceditçi) ataları üzerinden Türk birliği ve Turan düşüncesini işleyen araştırmalar yapmakta / yaptırmakta, toplantılar düzenlemektedirler.
Macaristan’da Turan düşüncesini savunan bir parti vardır bir ara %14’lere ulaşmışken şimdilerde % 10’lara yakın oy almaktadır. Macaristan’da iki yılda bir düzenlenen Turan Kurultayı’na Türk ve Ural-Altay dünyasından pek çok kuruluş katılmaktadır.
Türk ve Turan Dünyası’nın balaları, bala çakaları da sosyal medya üzerinden esenleşmekte, yazışmaktadırlar. Uzayda / kozmosta dolaşan uydulardan uzanan yollar da böylece Turan düşüncesine açılmaktadır.
Günümüzde Türkiye Azerbaycan ilişkileri iki kardeş ülkeden de daha ileri düzeydedir. Koşullar uygun düştüğünde iki ülke birleşirse pekala Türkiye – Azerbaycan Birleşik Oğuz Devleti (BOD) adını alabilir. Bod, Türk Kağanlığındaki bodun kelimesinin köküdür, bugün boy olmuştur. Bodlar / boylar birleşince bodun olur. BOD da sadece Oğuz boyunun devleti olduğu için şimdilik BODUN değildir. Bodun olmak için bütün Türk boylarının anlaşması gerekir.
Yine koşullar uygun düşer ve Türkler akıllı bir şekilde birleşmenin, anlaşmanın yollarını ararlarsa Türk Urukları Anlaşması’nı kurabilirler, bunun kısalmış biçimi TURAN olur. Birçok Türk lehçesinde uruk sözü vardır. Kazaklar uruk yerine ruw diyorlar. Ne olursa olsun Türk / Turan Urukları Anlaşması’nın kısaltılmış biçimi TURAN’a çıkar.
Bir gün TURAN kurulursa bodlar / boylar BODUN olur.
TURAN, kutlu bir yurttur; gölgesine sığınanları korur. Türkiye’nin çevresinde / komşularında pek çok Oğuz yaşamaktadır. İsterlerse bu komşular da TURAN’ın gölgesine sığınabilirler. Altay ve Ural uluslarıyla da tarih boyunca komşuluklarımız, birlikte yaşayışlarımız olmuştur; TURAN’ın gölgesi onlara da yeter.”
TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ’NE ÜYE OLMASI SAVI-GÖRÜŞÜ
Bunların dışında Türkiye’deki bir diğer sav-görüş ise Avrupa Birliği’ne üye olmak ve Avrupa Birliği’nin içinde, bir parçası olması savı-görüşüdür.
Türkiye, tarihsel olarak çeşitli uluslararası birlik ve bütünleşme seçeneklerini değerlendirmiştir. Türkiye önce Avrupa Birliği seçeneğini denemiş ve başvurusunu yapmıştır. Üyelik süreci koşulu Avrupa Birliği uyum yasalarını çıkarmaya çalışmış ancak kökten dinci kesimlerden tepkiler gelmiştir. Örneğin hukukun, yargının, kamu kurum ve kuruluşlarının, basının siyasallaştırılması, insan hakları ihlalleri, ihale yasasının siyasi kullanım için değiştirilmesi, laiklik karşıtı örgütlerin desteklenmesi, özgürlüklerin kısıtlanması, güçler ayrılığından uzaklaşılması, bağımsız denetim ve denetleme, demokratik ve etkili bir meclis, demokratik uygulamalardan uzaklaşılması, yolsuzluklar gibi sorunlar ileri sürülmüş ve düzeltilmesi isteğinde bulunulmuştur. Bu gibi istemlerin ardından bazı siyasal ve kökten dinci gibi kesimlerde AB’ye karşı bir tepki oluşmuş ve bu seçeneğe yönelik çalışmaları duraksatmıştır. Bu da Türk dış politikasında farklı eğilimlere yol açmıştır. Bu gibi gelişmeler Türkiye’yi Avrasya akımına da yöneltmiştir. Rusya merkezli, Çin ve İran ilişkili bir birliktelik de son 5 – 6 yılın gündemi olduğu bilinmektedir.
YERYÜZÜ TÜRKLÜĞÜNÜN BİRLEŞMESİNİN – TÜRK BİRLİĞİNİN KAZANIMLARI
Tüm bu seçeneklerin değerlendirilmesi sonucunda, izlenecek birleşme yolunun sağlam bir biçimde belirlenmesi önemlidir. Bu, bir tarafı tamamen tutup diğer tarafla ilişkilerin tamamen olumsuz seyretmesi anlamına gelmemelidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün tüm bölge ve taraflarla benimsediği “yeryüzünde barış” politikası örnek alınmalıdır.
Burada Yeryüzü Türklüğü çok kritik bir yerde bulunuyor. Eğer bir güç merkezi olarak dünyada masaya oturmak isteniyorsa Asya’daki 3.5 gücü yani Çin, Rusya, Hindistan ve buçuk güç olarak da İran’ı, Batı’da ise Avrupa Birliği’ni ve ABD’yi göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
Türkiye olarak uluslararası alanda önemli bir yer edinmek istiyorsak, 84 milyon nüfusla ve 2024 verilerine göre yıllık 1.331 triyon dolar gerçekleşmesi beklenen GSYH[5] ile yıllık GSYH’si yaklaşık 23,5 trilyon dolar olan, nüfusları yüz milyonlar olan büyük güçlere karşı ayakta durmamız olanaksız gözükmektedir. Kısacası Türkiye’nin tek başına bir üniter devlet olarak böylesine büyük güçlerin yer aldığı uluslararası alanda savaşıma girmesi olanaksızdır. Sonuç olarak Amerika Birleşik Devletleri 2025 yılında askeri harcamalara 895 milyar dolar ayırmış ve tasarı Temsilciler Meclisinde kabul edilmiştir.[6] Bunun yanında 84 milyonluk Türkiye’nin GSYH’si 819 milyar dolardır. Ülkenin tüm GSYH’si ABD’nin sadece askeri harcamalarına karşılık gelecekken Türkiye’nin yalnız başına büyük bir konuma ulaşabilmesi oldukça olanaksız gözükmektedir. Bu çerçevede Türkiye’nin yakın zamanda yalnız başına bir üniter devlet olarak küresel çapta bir güç olmasının neredeyse olanaksız olduğunu söyleyebiliriz.
Yukarıda söz edilen gerekçelerden yola çıkılarak Türkiye’nin değerlendirebileceği en stratejik seçenek Yeryüzü Türklüğünün bir araya gelmesi yani Türk Birliğidir. Çünkü Yeryüzü Türklüğünün soy, kardeşlik, Türklük bilinci, geçmişi, dil, kültür ve ortak değerleri birliği söz konusudur. Dolayısıyla Yeryüzü Türklüğünün bir araya gelmesi, bir güç olarak bütünleşmesi, ortaya çok büyük bir küresel otoritenin ortaya çıkması demektir. Bu söylemimiz, savımız rakamsal verilerle de desteklenir durumdadır. Yeryüzünde yaşayan 250 milyona yakın Türk’ün 150 milyona yakını Orta Asya ve Türkistan bölgesinde yaşamaktadır[7]. Buradan bakıldığı zaman bir Türk Birliği kurulursa başlangıçta bile Türkiye ile birlikte 6 ülkeye, 4,75 milyon kilometre kare büyüklüğünde bir alana, 200 milyondan fazla bir nüfusa ulaşacaktır. Bu, yüzölçümü en büyük 7’nci, nüfusu en kalabalık 9’uncu gücün ortaya çıkması demektir.
Ekonomik olarak ise şu anki durumla 1,2 trilyon dolarlık bir potansiyel oluşmaktadır[8]. Ancak buna doğal kaynakların birleşmesi, belli ithali ve ihraci gereksinimlerin kendi içinde çözülmesi eklenir ve nüfus dinamikleri gibi bileşenler de katılırsa ekonomik hacim hayli yükselmektedir. Burada da en gerçekçi seçenek AB’de olduğu gibi her devletin kendi üniter ve bağımsız devlet yapısıyla katılması durumudur. Her devletin kendi yapısını ve kimliğini koruyarak bu birlikteliğe girmesi gerçekçiliğe ve akla en uygun yöntem olarak ön plana çıkmaktadır.
Türk Birliği’ne katılan devletler varlıklarını korumalı, aynı Avrupa Birliği’ndeki gibi bir üst çatı kurulmalıdır. Ortak bir para birimi, ortak bir kimlik olmalıdır. Zamanla eğitim düzeyi ve ekonomik düzey eşitlendikten sonra (bu uzun bir zaman alacaktır) yavaş yavaş sınırların kaldırılması, sınırlar kaldırılıncaya kadar da pasaportla Türk Birliği’ndeki istediğiniz yere 90 gün süreyle gezi yapabilme koşulu konulabilir. Böylesine bir uygulamayla başlanabilir ve iş birliği ve birliktelik zamanla artabilir.
Yeryüzü Türklüğü bir araya geldiğinde ise önceliğin güvenlik olması güçlü bir görüştür. Bunun altyapısı ülkemizde 2010 yılında Turan Ordusu ismiyle atılmıştır. TSK’da 10 yılı aşkın süredir Azerbaycan, Kırgızistan ve Kazakistan’dan gelen harp okulu öğrencileri bulunmaktadır. Bunlar Türkiye’de yetişmekte, eğitimleri tamamlandıktan sonra ülkelerine dönüp görev başına geçmektedirler. Bu gibi etkinlikler çerçevesinde biçimlenen merkezi bir Türk Birliği Ordusu’nun varlığı çok gereklidir.
Eğitimde birlik de çok önemli bir diğer gerekliliktir. Bu konuda da 80’li yılların sonunda 90’ların başında başlayan ve büyütülerek devam eden bir çalışma, etkinlik söz konusudur. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan gibi ülkelerden öğrenciler Türkiye’ye gelerek eğitim görmekteydi. Mühendislikten tıbba, hukuktan sosyoloji ve psikolojiye varıncaya kadar tüm alanlarda geçtiğimiz otuz yıl içerisinde birçok öğrenci yetiştirilmiştir. Bu yetişen öğrencilerin bir kısmı ülkelerine dönmüştür. 2023-2024 Öğretim Yılında Türk devletlerinden, topluluklarından Türkiye’de bulunan öğrenci sayısı üye ülkelerden (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan) 60.841, gözlemci ülkelerden (Macaristan, Türkmenistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) 29.966 olmak üzere toplam 90.807 iken, yabancı öğrenci sayısı ise 336.366[9]. Geriye kalanları ağırlıklı olarak Arap bölgesi, Afrika bölgesi ve Balkanlar yani Bosna Hersek, Makedonya gibi Balkanlar bölgesinden öğrenciler olduğu görülmektedir.
Yeryüzü Türklüğü Devletleri’nin öncelikle birleşmesi söz konusu olduğunda çok büyük bir coğrafi büyüklüğe ulaşılacak ve çok ciddi bir ekonomik güç durumuna gelinecektir. Asya’daki üç buçuk devlet dediğimiz coğrafyada kurulacak Türk Birliği, dördüncü devlet olarak Çin, Hindistan ve Rusya’nın karşısına çıkmış olacaktır. Bunun yanında dünya masasına Avrupa ve ABD ile oturacak güç ve stratejik öneme ulaşacaktır.
TÜRK BİRLİĞİ YOLUNDA GÜNÜMÜZDEKİ BAZI SORUNLAR
Türk Birliği’nden doğacak artıların kazanımların yanında, eksiler ve sıkıntılar da önemle göz önünde bulundurulmalıdır. İlk olarak, Türk Devlet ve Topluluklarında alfabe ve dil uyumu şimdilik çözülememiştir. Kırgızistan’dan Kazakistan’a kadar olan bölgede bu durum belirgindir. 1990’lı yıllardan bu yana Türkiye’de eğitim gören ve ardından ülkelerine dönenler, Türkiye Türkçesini güzel konuşabilmektedir. Bu kişiler, Türkiye televizyonlarını izleyerek Türkçeyi unutmamaktadır. Ancak, bu coğrafyadaki daha yaşlı kuşaklar ağırlıklı olarak Türkiye Türkçesini anlamamaktadır. Bu dil uyumu, 90’lı yıllardan bu yana Türkiye’de eğitim almış ve şu anda 40’lı yaşlarda olan genç kuşak, yani 80 kuşağı çözecektir. Dil uyumunun sağlanabilmesi 10-15 yıl gibi bir süre alabilecektir.
Orta Asya Türk Devletleri’nde önemli sorunlardan biri de otoriter rejimlerdir. Birleşme çabalarının önündeki en büyük engellerden biri, bu rejimlerin demokratik süreçlere ve insan haklarına duyarsızlığıdır. Avrupa Birliği’nin benimsediği demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı gibi değerler, bizim de önemsediğimiz başlıca değerlerdir. Bu değerlerin eksikliği, işbirliği ve bütünleşme, uyum süreçlerini, Türk Birliği için gereken çağdaş ortak değerlerde buluşmayı güçleştirmektedir. Otoriter rejimlerin varlığı, hem iç hem de dış politikada tutarsızlık yaratmakta, ekonomik kalkınmayı engellemekte ve toplumların refahını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, öncelikle Türk Devletleri’nin birleşmesi için demokratikleşme sürecinin desteklenmesi ve otoriter rejimlerin düzeltilmesi gerekmektedir.
Türkiye bu değerlere yaraşır, değer bir ülkedir. Örneğin bireyi esas alan, insan haklarını esas alan, bireyi önceleyen, bireyin haklarını devletin unsurlarına karşı koruyan bir anayasa çok önemlidir. Yasama, yürütme ve yargı unsurları birbirinden kesin bir biçimde ayrılmış bir devlet sistemi gereklidir. Bağımsız bir basın-yayın kuruluşları ve güçlü sivil toplum örgütleri çok önemlidir. Dar bölge sistemiyle seçilmiş bağımsız bir parlamento olması Türkiye’nin önünü açabileceği olasılığı değerlendirilmeli, tartışılmalı düşüncesindeyiz. Örneğin, bu sistemleri yaygınlaştıran Avrupa ülkelerine baktığımızda, inanılmaz bir şekilde özgürlük ve huzura kavuşmuş olduklarını görüyoruz. Bu ülkeler, demokratik değerler ve hukukun üstünlüğü gibi temel ilkeleri benimseyerek, toplumsal barışı ve bireysel özgürlükleri sağlamışlardır. Bunun ardından ekonomik özgürlük ve refah da gelmiştir. İngiltere, Fransa, Almanya, İsveç, Norveç, Danimarka, ve Hollanda gibi devletler, bu sorunları büyük ölçüde aşmış ve istikrarlı bir yapıya kavuşmuşlardır.
Ancak, İspanya, İtalya, Yunanistan, Romanya, ve Macaristan gibi ülkelerin, bu sorunları henüz tam anlamıyla çözemediği görülmektedir. Bu nedenle, sadece birliktelik düzeyinde değil, üniter bazda da sorunların çözümlerine yönelik sistemler geliştirilmesi önemlidir. Öncelikle bağımsız Türk Devletlerinin birlikteliği, çok değerli ve yararlı görünse de, uluslar bazında şu anki değerlerle gelinen ortaklık ve birliktelik, büyük bir düş kırıklığı doğurabilecek potansiyele sahiptir. Bu yüzden, devletler bazında da sistemsel yapılanmalar ve iyileştirmeler önemli bir durumdur. Öncelikle, mevcut sorunları çözmek ve değerlerimizi güçlendirmek için devletler arasında işbirliğini artırmak ve demokratik değerleri yaygınlaştırmak gerekmektedir. Bu sayede, hem birliktelik güçlenecek hem de her devlet kendi içinde daha istikrarlı ve özgür bir yapıya kavuşacaktır.
Türklerin bir ulus olarak düşünce özgürlüğüne, inanç özgürlüğüne, girişim özgürlüğüne değer vererek, yolsuzluk ve kayırmacılık gibi zarar verici kültür ve dinamiklerden vazgeçerek ilerlemeye dâhil olması, bu projenin yaşama tutunması adına çok kritiktir. Bu bağlamda Z kuşağının ve onları yetiştirmek adına geliştirilmesi gereken eğitim sistemi ve kültürünün ne denli kıymetli olduğunu görmekteyiz. Bu bağlamda Türk gençliği yurtsever, ahlak öncelikli, savaşımcı değerler üzerine yetişmeli ve bu değerlerin savunucusu olmalıdır. “Türklerin bir ulus olarak düşünce özgürlüğüne, inanç özgürlüğüne, girişim özgürlüğüne değer vererek, yolsuzluk ve kayırmacılık gibi zarar verici kültür, anlayış ve davranışları yaşamından çıkararak ilerlemeye katılması çok önemlidir.”
YERYÜZÜ TÜRKLÜĞÜNÜN GELECEĞİNDEKİ ÖNEMLİ DEĞERLER
Yeryüzü Türklüğünün geleceğindeki en önemli değerler, gerçek demokrasi, cumhuriyet, hukukun üstünlüğü, laiklik, güçler ayrılığı gibi kavramlardır.
ORTAK TÜRK ALFABESİ
Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu 9-11 Eylül 2024 günlerinde, Bakü’de toplanmış ve “Ortak Türk alfabesi” konusunu ele almıştır. Toplantı, Uluslar Arası Türk Akademisi ile Türk Dil Kurumu tarafından düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumunun sitesinde “Ortak Türk Alfabesine İlişkin Duyuru” başlığı ile yapılan açıklama şöyle:
“Bu önemli toplantıda, Türk devletlerinden resmî olarak atanmış Komisyon Üyeleri bir araya geldi. Toplantının temel amacı, iki yıllık ortak çalışma sonucunda elde edilen bilgi ve deneyimlerden yararlanarak Türk dilleri için ortak bir alfabe geliştirmekti.”
“Toplantı sırasında, ilk olarak 1991 yılında bilim insanları tarafından önerilen Latin tabanlı “Ortak Türk Alfabesi” projesi kapsamlı bir şekilde gözden geçirildi. Komisyon ayrıntılı tartışmalar yürüttü ve bu alfabe projesinde geliştirilmesi gereken konulara ilişkin gerekli saptamaları yaptı.”
“Bu özverili çalışmanın sonucunda, 34 harften oluşan “Ortak Türk Alfabesi” önerisi üzerinde uzlaşılmıştır. Her harf, Türk dillerinde bulunan farklı fonemleri temsil etmektedir.”
İki yıldan beri devam eden bu toplantının 1991’deki toplantıdan farkı, komisyonda bağımsız Türk cumhuriyetlerinin resmî görevlilerinin de bulunmasıdır.
Süreç bitmemiştir çünkü Kazakistan ve Kırgızistan daha Latin alfabesine geçmemiştir. Özbek ve Türkmenlerin geçtiği Latin alfabelerinde de sıkıntılar vardır. Dolayısıyla bu konudaki toplantıların devam etmesi çok doğaldır.
TÜRK BİRLİĞİ İÇİN ÇALIŞMAK
“Türk birliği için çalışmanın pek çok yolu vardır. Efsane, destan, tarih, dil ve edebiyattaki ortaklıkları göstermek için bilimsel çalışmalar yapmak bu yollardan biridir. Aynı amaçla sanat çalışmaları yapmak da bir yoldur. Tek tek kişilerle konuşarak onlarda birlik bilincini oluşturmaya çalışmak da bir yoldur. Yazılar yazmak, yazılı ve görüntülü iletişim araçlarında etkinlik ve işlevlerde bulunmak, bu amaca yönelik sivil toplum kuruluşları kurmak ve onlar içinde yer almak… Bu amaçla yapılacak her türlü işlev, etkinlik, Türk birliği için çalışmak demektir.” A. B. Ercilasun’un “Türk birliği için çalışmak” başlıklı yazısından (28/06/2020, Yeniçağ)
Türklerin tarihini yazan Fransız tarihçi Jean-Paul Roux, kitabının başlarına “Türkler dil etrafında oluşmuş bir ulustur” görüşünü koymuştur.
Ne yazık ki bugün birbirimizi tam anlayamaz bir durumdayız. Bunu değiştirmemiz birliğimiz için yaşamsaldır.
“Türk dili birleştiricidir ve ulus yapıcıdır. Bir ortak Türk sözlüğü yapmak gerekiyor.
Eğer Türk Birliğine inanıyorsak, bunu amaç olarak kabul etmişsek, her şeyden önce özellikle aydınlarımız arasında kolayca anlaşabileceğimiz ortak bir dile gereksinim var. Bu ortak dil 19.yüzyılda Kazan’lı, Bahçesaray’lı, Bakü’lü, Tebriz’li, Semerkant’lı, Almatı’lı, Bişkek’li, İstanbul’lu aydınlarımız arasında İstanbul Türkçesi idi. Buna benzer bir iletişim diline gereksinimiz ivedidir. Birliğe bu yoldan varılır.” (Halil Akıncı)
SONSÖZ
Ülkü geleceğin yaratıcısıdır. Z. GÖKALP
Türkçülerin ülküsü; öncelikle günümüzde çağdaş değerlere ulaşan Avrupa Birliği değerlerini içine almış, bunu içselleştirmiş, hukuk düzenini, yükseköğrenim yapısını ve ekonomik yöntemlerini uygulamış, bu değerlerin Yeryüzü Türklüğünde Azerbaycan’a, Kazakistan’a, Kırgızistan’a, Özbekistan’a hatta Uygur Türkistanı’na kadar taşınmasını sağlayan ve büyük önder Atatürk’ün çağdaş uygarlıkların üzerine çıkılması ülküsü ile onları da aşan, Türkiye önderliğinde bir Türk Birliği’nin kurulmasıdır.
Türk Birliği’nde; Yeryüzü Türklüğünün soy, kardeşlik, Türklük bilinci, geçmişi, dil, kültür, töre gibi ortak değerlerine dayalı özgün, Türk’e özgü Türkçü Cumhuriyet ya da Türkçü Yönetim Düzeni – Türkçü Düzen olmalıdır. Bir gün bu ülküler gerçekleştiğinde, bu ölçütlerde gelişmelidir. Aksi durumda sıradan bir biçimde devletlerin bir araya gelmesiyle bir Türk Birliği kuralım dediğimizde ortaya çıkacak Türk Birliği bir bütünlükten yoksun, sorunlara gebe Rusya Federasyonu’ndan durumu az daha iyi birlik olacaktır.
DİLDE FİKİRDE İŞTE BİRLİK YOLU DERNEĞİ – KUTLU YOL
Derneğimizin ülküsü Türk Birliğidir.
Ülkü geleceğin yaratıcısıdır. (Z. GÖKALP) Ancak ülküyü, düşünce ve eğitimle birleştirirseniz… İşte o zaman hidrojen bombasından etkili bir güç ortaya çıkıyor. Bu enerji Yeryüzü Türklüğünde kaynamaya dönüşüyor.
“Yolumuz: Dilde Fikirde İşte Birlik Yoludur. Bu Yol: Kutlu Yoldur.”
Yaşasın Türk Birliği!
Ne mutlu Türk’üm diyene!
KAYNAKÇA
“Amerika Birleşik Devletleri Ülke Bülteni”, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, 03.2012, https://www.deik.org.tr/uploads/deikamerika-birlesik-devletleri-ulke- bulteni-mart-2012.pdf.
Deniz Taşkın, “Yükselen Güç Çin Halk Cumhuriyeti’nin Stratejik Hamleleri”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C. 13, S. 50 (2014), s. 190.
“Rusya Federasyonu’nun Siyasi Görünümü”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, (20.06.2023), https://www.mfa.gov.tr/rusya-siyasi-gorunumu.tr.mfa
“Dünya Gazetesi”, 24.10.2024),
https://www.dunya.com/kose-yazisi/imfye-gore-turkiye-2024te-17nci-buyuk-ekonomi/750877
“ABD Temsilciler Meclisi, 895 milyar dolarlık Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasa Tasarısı’nı onayladı”, Anadolu Ajansı, 12.12.2024,
“Dünyada Ne Kadar Türk Var?”, 16.03.2021,
https://www.tdpb.org.tr/post/d%C3%BCnyada-ne-kadar-t%C3%BCrk-var
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C. 13, S. 50 (2014), ss. 188- 212. “Trading Economics”, GDP,(20.06.2023) https://tradingeconomics.com/country-list/gdp.
“2023-2024 Öğretim Yılı İstatistikleri” Yüksek Öğretim Bilgi Yönetim Sistemi
https://istatistik.yok.gov.tr/
İLGİLİ BAĞLANTILAR
Türk Devletleri Teşkilatı
https://www.turkicstates.org/tr
https://www.facebook.com/turkicstates/
https://twitter.com/Turkic_States
https://www.instagram.com/organizationofturkicstates/
https://www.youtube.com/organizationofturkicstates
https://www.tiktok.com/@turkicstates?_t=8qSLiuGkiHt&_r=1
Türk İşbirliği Kuruluşları
Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY
Türk Dünyası Bilimsel ve Eğitim İşbirliği
TÜRK AKADEMİ
Türk Kültür ve Miras Vakfı
Türk Yatırım Fonu (TİF)
https://www.facebook.com/turkicinvestfund/about
Türk Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (TTSO)
Türk İpek Yolu Projesi
https://www.turkicsilkroad.com/
[1] Küresel Konumlandırma Sistemi (Global Positioning System- GPS), başlangıçta ABD ordusu tarafından geliştirilmiştir. Askeri amaçlarla geliştirilen GPS, dünya çapında konum belirleme ve navigasyon sağlamak için sivil sektöre de açılmıştır. Bugün GPS, askeri operasyonlar, lojistik yönetimi, insansız hava araçları ve günlük hayatta da yaygın olarak kullanılmaktadır. Yapay zeka, askeri strateji geliştirme, savaş alanı analizleri, insansız sistemler ve güvenlik süreçlerinde kullanılmaktadır. Makine öğrenimi, savaş simülasyonları, yüz tanıma sistemleri ve özerk araçlar gibi alanlarda gelişmiş uygulamalar sunmaktadır. Uydu tabanlı iletişim sistemleri, kripto güvenliği ve gizli iletişim teknolojileri geliştirilmiştir. Bu sistemler, askeri birimlerin koordinasyonunu ve operasyonel etkinliğini artırır. Askeri biyoteknoloji, genetik mühendislik, ilaç geliştirme ve biyolojik savunma teknolojilerini içerir. Askerlerin dayanıklılığını artırma, yaralanmaların tedavi edilmesi, biyolojik gözdağlarına karşı savunmalar gibi alanlarda önemli gelişmeler yaşanmıştır.
[2] “Amerika Birleşik Devletleri Ülke Bülteni”, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, 03. 2012, https://www.deik.org.tr/uploads/deikamerika-birlesik-devletleri-ulke- bulteni-mart-2012.pdf.
[3] Deniz Taşkın, “Yükselen Güç Çin Halk Cumhuriyeti’nin Stratejik Hamleleri”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C. 13, S. 50 (2014), s. 190.
[4] “Rusya Federasyonu’nun Siyasi Görünümü”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, (20.06.2023), https://www.mfa. gov.tr/rusya-siyasi-gorunumu.tr.mfa.
[5] 4 “Trading Economics”, GDP, (20.06.2023), https://tradingeconomics.com/country-list/gdp.
[6] “ABD 2024 savunma harcamalarına tarihinin en yüksek bütçesini ayırdı”, Defensehere, 14.03.2023, https://www.defensehere.com/tr/abd-2024-savunma-harcamalarinatarihinin-en-yuksek-butcesini-ayırdı.
[7] “Dünyada Ne Kadar Türk Var?”, 16.03.2021, https://www.tdpb. org.tr/post/d%C3%BCnyada-ne-kadar-t%C3%BCrk-var.
[8] “Trading Economics”.
[9] İsmail Hıra, Kürşat Karaca, “Sivil Toplum Kuruluşları İçin Bir Rehber Türkiye’de Uluslararası Öğrenciler”, Türkiye Gençlik STK’ları Platformu, 2021, ss. 51-52.
#TürkBirliği #DildeFikirdeİşteBirlik #DildeFikirdeİşteBirlikYoluDerneği #KutluYol #TürkDünyası