Geçtiğimiz günlerde Türk kültür coğrafyasının birlik, dirlik ve dayanışma sembolü; bolluk ve bereket simgesi, baharın habercisi “Nevruz Bayram” ını Milletçe kutladık ve Milletçe bu günü paylaştık demek isterdim ama diyemiyorum çünkü bir bayram olması gereken günler güzel yurdumuzda, üzerine çöken kara kâbuslar nedeniyle ıstırap dolu acılarla geçti.
Tarihi ve kültürel kökleri bakımından Türk Milletine mal olan ve Türk Milletinin bir değeri, bir geleneği haline gelen ve 21 Mart gününe kutlanan Nevruz; yeni bir hayat, yeni bir başlangıç demektir. Nevruz Türk topluluklarında yüz yıllardır bayram olarak kutlanmakta, Balkanlar, Ortadoğu ve Avrasya’yı kapsayan çok büyük bir coğrafyada milyonlarca soydaşımız Nevruzla bahara kavuşmanın sevincini yaşamaktadır.
Türk kültürünün esintileri; kardeşlik duyguları, yardımlaşma, dayanışma ve kaynaşma hasletlerinin öne çıktığı Nevruz’da yanan ve yakılan ateşler sevgileri pekiştirip, bağlılıkları güçlendirmektedir.
Ne var ki, Milletimizin birliğini ve beraberliğini simgeleyen Nevruz Bayramı, zaman zaman bölücü mihraklarca bilinçli ve kasıtlı bir şekilde istismar edilmekte; yıkıcı, bölücü ihanet gösterilerine alet edilmektedir.
Türklerin milli bayramı olarak kabul edilen, SSCB döneminde bugünkü birçok Türk Cumhuriyeti’nin kurulu olduğu topraklarda yasaklanan Nevruz, 1990’lara doğru Türkiye’de farklı bir kimliğe büründürülmek istenir. Terör örgütü PKK, almış olduğu kararlar ve vermiş olduğu eylem talimatlarıyla, Nevruz’un Kürtlerin bayramı olduğu propagandasını yapıyor ve bu kapsamda faaliyetlerin yürütülmesi emrini veriyordu.
Nevruz’un PKK tarafından kullanılması 1989 yılındaki Nevruz kutlamalarında, birkaç üniversitede başlamış sonraki yıllarda artarak devam etmiştir. O günlerde üniversitelerimizde ortaya çıkan manzara kültürel bir ihtiyaçtan kaynaklanmamaktadır. Nevruz’a siyasi bir anlam yüklenilerek yönlendirilmesi ve adeta “Kürtlerin milli bayramı” olarak sunulması tamamen örgüt propagandasıdır. Yaşananlar, ileride doğacak provokasyonların adeta habercisi niteliğindedir.
1990 öncesi dönemde gazetelerde yer almayan Nevruz kutlamaları, 1990 sonrası süreçte örgüt eliyle çıkarılan olaylar neticesinde ana gündem maddesi haline gelmiş, yazılı basında doğrudan manşetlerde yer almaya başlamıştır.
Ne acıdır ki bölücü hainler; Nevruz Bayramını sahiplenmekte, Nevruz kirletilmekte, hain pazarlıklara paravan yapılmaktadır. Alçak emellerini haykıracakları, Devlete meydan okuyacakları bir vesile olarak kullanmaktadır.
Türk Milleti’nin milli kültürünün bir ürünü olan Nevruz Türk’e karşı kin güdenlerin kahpe emellerine alet edilerek, köreltilmeye çalışılmaktadır. Gözü dönmüş bölücüler şehirleri, meydanları, caddeleri ve sokak aralarını savaş alanına çevirmektedir.
Bu süreçte PKK’nın en çok eylem yaptığı ve örgütlendiği alanların başında da üniversiteler geliyor. Nevruz dönemleri ise örgütün gövde gösterisine dönüşüyor. Okul yönetimleri ve güvenlik güçlerinin görmezden geldiği, medyanın haber yapma gereği bile duymadığı bu olayların sonunda “skandal” görüntüler ortaya çıkıyor.
Nefret ve kinle Nevruz’u kirleten, bu tarihi Bayramı lekelemeye çalışan gözü dönmüş ahinler, çapulcular, çapsızlar ve çürümüşler; kaldırım taşlarını söküp, cam ve çerçeveleri indirmekte, kamu araçlarını taşlamakta, ortalığı yakıp yıkmakta hatta dikili ağaçlara dahi zarar vermektedirler. Kırsalda ve şehirde canımıza, yol kenarlarında ağacımıza, cadde üzerinde işyerimize, sokak içlerinde evimize kast eden cani ve canavarların amacı Nevruz değil yakıp yıkmak korku salmaktır.
Yapılanlar baştan sona bilinçlidir, kasıtlıdır, yanlıştır ve belirli bir amaca hizmet etmektedir. Baharın gelişinin kutlandığı bu güzel günü terörle birlikte göstermeğe kimsenin hakkı yoktur. Bu günü terör örgütünün gövde gösterisi yaptığı bir nevi düzene başkaldırı gibi kabul etmenin hiç kimseye ve hiçbir zümreye en küçük bir yararı olamaz. Olmamalıdır…
Hâlbuki küresel mihraklarca Ülkemizde yaratılmak istenen suni bir topluma mal edilmeye çalışılan Nevruz Bayramı; binlerce yıldır diğer doğu toplumlarıyla birlikte Türk dünyasında bütün Türk toplulukları tarafından yaşanan büyük bir kültür birikimidir.
Geçtiğimiz yıllarda Çözüm ve/veya İmralı Süreci adı altında yürütülen görüşmeler çerçevesinde başlatılan çalışmalarla bir adım ileri gidilerek, PKK terör örgütünün sahiplendiği Nevruz günü sanki bütün Türk dünyasının değil de sadece belirli bir kesimin bayram gibi gösterilmeye çalışılmıştır.
Bu şekilde lanse edilen Nevruz kutlamalarında, Öcalan’ın 75 milyona canlı hitap edeceği ve Türkiye’yi kana bulayan terör örgütünün adeta barış örgütü olarak ülkeye barış getireceği sloganının bizzat Öcalan’ın ağzından duyacağımız haberleri belirli basın organları tarafından yayılmış, yanlış ve tehlikeli bir algı oluşturulmaya çalışılmıştır. Diyarbakır’ın milyonlarca Kürt vatandaşımızın katılacağı müstesna bir Nevruz’a ev sahipliği yapmaya hazırlandığı belirtilmiştir.
2013 yılında PKK ve yandaşlarıyla sürdürülen “çözüm süreci” adı verilen görüşmelerde, terör örgütü elebaşı Öcalan’ın mektubunun Nevruzda okunmasıyla birlikte terör örgütünün silahlı eylemlerini durduracağı yalanları el altından sızdırılmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin de örgüte yönelik herhangi bir askeri operasyon yapmaması gerektiği dillendirilmiş ve güvenlik güçlerinin operasyonları durdurulmuş, asker ve polis adeta karargâhlarına hapsedilirken meydan bölücü eşkıyalar ve yandaşlarına bırakılmıştır.
Bölge ve bölgede yaşayan halkımız çetelerin insaf ve merhametine terk edilmiş, bugünlerde ortaya çıkan acı sonuçların sebebi hazırlık ve yığınaklar yapılmış, vergiden mahkemeye hatta öz savunma birliklerine(?) paralel bir yapılanmaya gidilerek güzel yurdumuzun bir parçası elden çıkacak duruma düşürülmüştür. Vatanımız bölünmenin eşiğine getirilmiştir.
Nevruz’un bölücü ve yıkıcı emeller çerçevesinde formüle edilmesi, bunu kolaylaştırıcı ve rahatlatıcı adımların atılması Türk Milletine yapılan en büyük kötülüktür.
Söylenen sözler verilen beyanlar hep lafta kalmıştır, terör tam gaz devam etmektedir. Ancak tek bir farkla… PKK kırsaldaki silahlı eylemlerinin yerine şehirlere, üniversitelere yayılarak ve siyaseti kullanarak etkinliğini artırmış, gündemi çok daha yoğun şekilde meşgul etmekte ve belirlemektedir, Ülkemize insanlarımıza dayanılmaz acılar yaşatmaktadır.
Ülkemizin her yöresinde eşit ve onurlu bir şekilde yaşayan Kürt kökenli kardeşlerimizi sözde Kürt sorunu söylemleriyle terörün peşine takmak, PKK’yı onların yegâne temsilcileri gibi sunmak ve muhatap almak en büyük yanlışlık ve sorumsuzluk olmuştur.
Aynı dönemde Türklük suç, milliyetçilik suç, millet kusurlu, bayrak tahrik, Türkçe ayıp, vatan pay edilecek sahipsiz arazi olarak görülür duruma gelmiş ve bu şekilde tanımlanmıştır.
Türkiye’de tüm milli kural ve ilkeler aşındırılmış ve yozlaştırılmıştır.
Güvenlik güçlerimizin yüzlerce şehit ve gazi verme pahasına gerçekleştirmeye çalıştığı terörle mücadele siyasi zeminde alt üst edilmiş ve çiğnenmiştir. Ülkeyi yönetenler, yaptıkları vahim değerlendirme ve uygulama hatalarıyla, Türk milletine düşmanlık yaparak hain stratejik hedeflerine ulaşmaya çalışan PKK nifakını legalleştirmiş ve güçlü şekilde siyasallaşmasına zemin açmıştır.
Hepsinden de vahimi, çözüm süreci denilen yanlış ve hesapsız adımlar sayesinde psikolojik üstünlük PKK ve eşkıya başına geçmiş, Türkiye ve Türk milletinin kaderi müebbet hapis cezası almış bir katilin insaf ve inisiyatifine terk edilmiştir.
Şehitlerimizin, gazilerimizin hakkı, gözü yaşlı ve iç çeken ailelerinin ah ve bedduaları hem bu ortamı yaratıp başımızı belaya bulaştıranların, hem de müzakere yapıyormuş gibi davranıp ağababalarının teşvik, destek ve talimatlarıyla adeta Ülkemizin üzerine kabus gibi çöken cinayet örgütü PKK’nın üzerine olacağı gün gibi ortadadır.
Bütün bunların yanında, bu yıl da PKK’lı maşaların, Nevruz Bayramı kutlama bahaneleriyle 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 101’nci yıldönümünü bizlere zehir etmesi ve gölgelemeye yeltenmeleri şeytanca bir taktik ve yöntemdir. Ve ne yazık ki başarılıda olmuştur. İnsanlarımız huşu içinde şehitlerini anamamış, büyük zaferimizi coşkuyla kutlayamamış ve törenler geçmiş yıllara göre çok sönük kalmıştır. (Kontrollü Resmi zevat kutlamaları dışında)
Benzer durum Nevruz Bayramı kutlamalarında da yaşanmıştır. Valiliklerin terör örgütünün eylemlerini engellemek bahanesiyle hemen hemen yurdumuzun bütününde “19-20-21 Mart tarihlerinde Nevruz Kutlamaları adı altında yapılacak hiç bir toplantı, gösteri ve yürüyüşe izin verilmeyeceği” açıklanmıştır. Nevruz vesilesiyle çeşitli STK’lar ve kurumlarca planlanmış kutlama törenleri, konferans ve konserlere izin verilmemiş, iptal edilmiş, yapılan hazırlıklar boşa gitmiş, halkımız bayramını bile kutlayamamıştır. Yine kurunun yanında yaş feda edilmiştir.
Ayrıca bu yıl ki Nevruz Bayramı’nda ne yazık ki acılar ve durgunluğumuz, mutluluğumuzun önüne geçmiş; umut, kardeşlik, kucaklaşma ve yardımlaşma duyguları yerine toplumumuzda; endişe, umutsuzluk, korku ve kaygılar hâkim olmuştur.
Zira bir yanda bölücü terör örgütünün insanlık dışı katliamları toplumsal gerilimi arttırırken, diğer yanda her gün üst üste gelen şehit haberleri yüreğimizi yakmaktadır. Bunun yanında yurdumuzun bir bölgesi, geçmişin ihmal ve ihanetleri yüzünden neredeyse iç savaş görüntüsü durumuna düşmüştür.
Bölücü terör örgütünün yanı sıra işbirlikçileri aşırı sol örgütler ve son dönemde bütün dünyanın olduğu gibi Ülkemizin de başına bela haline gelen ve yüce dinimizi istismar eden terör örgütlerinin azgınlıkları artmıştır. Gün geçmiyor ki güzel yurdumun herhangi bir köşesinden bir acı haber gelmesin. Ankara’da son beş ayda meydana gelen patlamalarla yüzlerce vatandaşımız şehit olmuş, sokaklar yaşanmaz hale gelmiştir. Benzer şekilde İstanbul’da da patlamalar ve saldırılar devam etmektedir.
Terörün en önemli amaçlarından biri yaptıkları eylemlerle kendilerini duyurmak, otoriteyi sarsmak ve maşa olarak kendilerini sahaya sürenlerin istedikleri ortamı sağlamaktır. En temel hedeflerden birisi de eylemlerin yapıldığı ülkede korku ve güvensizlik ortamın yaratmaktır. Bu sayede insanları/halkı evlerinden çıkamaz hale getirmek ülkenin imajını bozarak hem ekonomik hem de sosyolojik yönden darbe vurmaktır.
Son Nevruz haftası ve devamında ne yazık ki benim güzel ülkem ve güzel insanları bunu yaşadı ve bunu yaşamaya mahkûm edildi. Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere büyük şehirler düzenlenen hain saldırılar nedeniyle ölüm sessizliğine gömülmüş, insanlar evlerinden çıkmaz olmuş, şehir merkezleri ve AVM’ler boşalmış, esnaf perişan, halk korku, kaygı ve endişe içinde kalmıştır.
Son yıllarda devlet tarafından organize edilen Nevruz şenlikleri düzenlenmemiş, halk kutlamaları yapıl(a)mamıştır. Kutlamalar bir yana bölücüler Nevruz bahanesiyle her zaman olduğu gibi ortalığı savaş alanına çevirmiş her tarafı yakıp yıkmıştır.
En acısı Diyarbakır’da devlet koruması altında, güvenlik içinde Nevruz kutlaması bahanesiyle silah ve bölücü başının fotoğrafları gölgesinde devlete küfür edilmiş, meydan okunmuş, isyan provası yapılabilmiştir. Her gün onlarca şehidin verildiği bir dönemde alaylar, zılgıtlar çekilmiştir. (Medyadan; “Edirne, Manisa, İzmir, Antalya, Kırıkkale gibi illerden takviye gelenlerin de aralarında olduğu 5205 polis kentte görevlendirilirken, kritik noktalara da zırhlı araçlarla polis ekipleri konuşlandırıldı ve göstericilerin güvenliği sağlandı.”)
Gönül coğrafyamızda da durum Ülkemizdekinden farklı değildir. Suriye’de Türkmenler şehit edilmekte, Tazehurmatu’da kardeşlerimiz kimyasal saldırıların hedefi olmaktadır. Kırım’da Türk Milleti’nin eserleri tahrip edilmekte, Kıbrıs’ta kuşku ve endişe içinde karamsarlık hüküm sürmekte, Türkistan’da tarih boyun süregelen oyunlar sebebiyle kardeş kardeşe hasım olmaktadır. Batı Trakya sessiz, Güney Azerbaycan huzursuz, Azerbaycan ile Ermenistan’ın yeniden çatışmalara başladığı şehit haberlerinin geldiği durumda Karabağ çaresiz, Doğu Türkistan kendini sahipsiz hissetmekte ve perişandır.
Terörün Meclis kadrosu, işbirlikçiler ve dağdaki çete başları koro halinde aynı ihanet nakaratlarını tekrarlamaktalar ve dayatmaları kabul edilmezse baharda çok daha fazla kan akacağını alçakça ilan etmekte, Devlete meydan okumaktadırlar.
Güney Doğuyu kan gölüne çeviren PKK ve işbirlikçileri Ülkemin her yöresinde üniversitelere kadar girerek ortalığı karıştırmaktan geri kalmıyor. Kampus alanlarının PKK’nın “propaganda merkezi” haline dönüştürüldüğü görülmektedir. Kampus alanları içerisinde PKK bayrakları ve Apo posterleri açılarak, ateşler yakılıp, Kürtçe sloganlar eşliğinde terör örgütü propagandası yapılmaktadır.
Geleceğimizin teminatı gençlerimiz tedirgin edilmekte, okuma hakları elinden alınmakta, hainlere biat etmeyen, Ülkesine sahip çıkanlar çeşitli şekillerde tehdit edilerek, korkutulmaya çalışılmakta, hatta darp edilip yaralanmakta, Fuat ÇAKIROĞLU kardeşimiz de olduğu gibi şehit edilmektedir. Üniversiteleri yönetenler, yönettiğini zannedip iddia edenler seyretmekte, güvenlik güçleri çağrı belemekte, malum medya yine on yıllardır olduğu gibi olayları “karşıt görüşlü öğrencilerin kavgası” şeklinde sunmaktadır.
Bütün bu şartlar altında gel de BAYRAMI KUTLA/NEVRUZ COŞKUSUNU YAŞA…
Ancak şunu herkes bilsin ki;
Bize karamsarlık yaraşmaz, bize yılgınlık, yaraşmaz, bir olup, iri olup, diri olup bütün kötülüklerin üstesinde geleceğiz.
TÜRK’e kefen biçmek isteyenler!
TÜRK’e kefen biçebileceğini zannedenler!
TÜRK’e kefen biçenlere destek verenler, destekçilerine destek olanlar!
Bütün gafiller bilsin ki şairin dediği gibi;
“TÜRKE KEFEN BİÇENİN ÖLÜMÜ KORKUNÇ OLUR”
Ve yine diyoruz ki;
Körükle ateş yakalı,
Bakırdan dağı yıkalı,
Ergenekon’dan çıkalı,
Nevruz, Türk’ün bayramıdır…
Türk’ün bayramı olmaya, Türk’ün bayramı kalmaya ilelebet devam edecektir…
Dualarımız, aziz milletimizin birliğine ve dirliğine yönelmiş olan hain niyetlerin asla sonuç vermemesi ve sahipleriyle birlikte tarihin karanlığına gömülmesidir.
Yine yüce yaradandan dualarımız; yakılan ateşler etrafında sımsıkı tutulan eller, gülen yüzler, sıklaşan saflar, ortadan kaldırılan ihtilaflar aşkına; güneyinden kuzeyine, doğusundan batısına güzel yurdumun her köşesinde aynı heyecan ve aynı hedef ile bir araya gelerek bu coğrafyayı vatan yapmış gönüllerin sonsuza kadar bağımsız yaşama azmini, iradesini söndürmemesidir.
Temennim, aziz milletimizin birliğine ve dirliğine kastetmiş hainane plan ve niyetlerin asla sonuç vermemesi ve sahipleriyle birlikte tarihin karanlığına gömülmesidir.
Beraber ağlayıp, beraber gülen; acıyı tatlıyı, bayram günlerinden, yas tutulan günlere kadar her şeyi birlikte yaşayan ve paylaşan yüce Milletimizin fertleri hiçbir şart altında ayrılıkçı emellere geçit vermeyecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle Nevruz’ların kalplerimizi ısıtmasını, birlik ve beraberliğimize güç vermesini, Nevruzu bir bayram havası içinde, sevinç ve coşku ile kutlayacağımız günlere en kısa zamanda kavuşmamızı Yüce Allah’tan diliyorum.
Aziz Türk Milletinin; Balkanlar, Ortadoğu ve Avrasya’yı kapsayan çok büyük bir coğrafyada yaşayan milyonlarca soydaşımızın; geçmiş Nevruz Bayramı’nı en samimi duygularla tebrik eder; sağlık huzur ve başarı dolu bir ömür dilerim.
Yük. Müh. Hüseyin ÇAKIR, ANKARA, NİSAN- 2016
Dilde Fikirde İşte Birlik Yolu Derneği’nin Kutlu Yol Söyleşileri'nde ağırlıklı olarak Türklük, Çağdaş Uygarlık Yolu ve Toplumsal…
Ağırlıklı olarak Türklük, Çağdaş Uygarlık Yolu ve Toplumsal Bilinç ve Gelişim alanları üzerine görüşlerin sunulduğu…
Tatar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Brüksel Temsilciliğinde, Belçika'daki Türk iş dünyası temsilcileriyle düzenlediği…
Aktau, TÜRKSOY’un kararıyla Türk Dünyası-2025 Kültür Başkenti seçildi. Kazakistan’ın Hazar kıyısındaki bu tek liman kenti,…
TÜRKSOY Kazakistan’ın Almatı şehrinde Türk Dünyası Gençlik Buluşmaları kapsamında 1. Türk Dünyası Gençlik Forumu düzenleyecek.…
Bu fırsatı, KKTC’nin Türk dünyasına değer katabileceği alanları göstermek açısından önemli bulduğunu söyleyen Tatar, “Türk…