Bilge Tunyukuk hakkında bir değerlendirme
Yazarımız Ahmet B. Ercilasun’un Türk Kağanlığı ve Türk Bengü Taşları kitabında yer alan değerlendirmeyi sunuyoruz.
725 yılının Nisan ayında, Çin imparatoru Hüan-zong doğudaki Feng-şan törenine ve doğuyu teftişe gitmeye hazırlandığı sırada yapılan müzakerelerde, vezirlerden biri Köktürk ileri gelenleri hakkındaki düşüncelerini belirtirken Tunyukuk hakkındaki görüşlerini de söylemiştir:
Çin kaynaklarında Tunyukuk
“Türkler şimdi barış isteseler de, onlar hayvan yürekli olduklarından niyetlerini anlamak zordur. Ayrıca Kiçik Şad (Bilge Kağan – ABE) sevecen ve insancıl olduğu için, halk kendini ona kullandırıyor [yâni ona seve seve hizmet ediyor]. Kül Tegin ise alp olduğu ve iyi savaştığı için onun önüne kimse çıkamaz. Tonyukuk’ a gelince, her şeyi enine boyuna düşünen bir stratejisttir; yaşlı ama yine de [etrafa] zekâ kıvılcımları saçıyor [yâni o tam anlamıyla ihtiyar bir kurt olup], Li-ching, Hsü Chi gibi büyük şahsiyetlere benzer. Bu üç düşman gönül birliği içinde oldukları ve her zaman harekete geçmeden önce [her şeyi birlikte] plânladıkları için, eğer devletimizin doğuyu teftiş işine kalkıştığından haberdar olur da sınırlarımıza hücum ederlerse kendimizi nasıl savunabiliriz?” (Eski Tang Tarihi, İsenbike Togan 2006: 302-303).
Müzakerelerden sonra Köktürklere bir elçi gönderiliyor. Bilge Kağan’ın otağında elçi için bir ziyafet düzenleniyor. Bilge Kağan, katunu Po-fu, Köl Tigin, Tunyukuk ve devletin ileri gelenleri halka hâlinde oturmuşlardır.
Yukarıdaki kayıtlar, Çin kaynaklarında geçen Bilge Tunyukuk ile ilgili son kayıtlardır. 725 yılında, Çin elçisinin kabulü sırasında otağda, Bilge Kağan, katun ve Köl Tigin ile birlikte Tunyukuk’ un da oturduğu belirtilmektedir. Diğer devlet adamları “devletin ileri gelenleri” ibaresi içine alınır ve adları anılmazken Tunyukuk’ un adı özellikle belirtilmiştir. Esasen Çin elçisi Türk başkentine gelmeden önce Feng-şan töreni sırasında yapılan müzakerelerde Çinli vezirin sadece üç kişi hakkında değerlendirme yapması da Tunyukuk’un ne kadar önem verilen bir şahsiyet olduğunu göstermeye yeter. Bilge Kağan “insancıl ve sevecen”, Köl Tigin “alp ve iyi savaşçı”. “Tunyukuk’ a gelince her şeyi enine boyuna düşünen bir stratejisttir; yaşlı ama yine de [etrafa] zekâ kıvılcımları saçıyor [yâni o tam anlamıyla ihtiyar bir kurt olup], Li-ching, Hsü Chi gibi büyük şahsiyetlere benzer.”
Çinli vezirin değerlendirmesi, Tunyukuk hakkındaki Çin görüşünü yansıtması açısından önemlidir. 725 Nisanı’ndaki bu görüşme, Tunyukuk’un Çinliler nazarındaki önemini gösterdiği gibi, aynı yıl Türk başkentine giden Çin elçilik heyetinin ağırlanması sırasında Tunyukuk’un otağda, kağan ve katun yanında yer alması da onun Türk Kağanlığı nezdindeki itibarını gösterir.
Tunyukuk ne zaman öldü?
Çin kaynakları bundan sonra Tunyukuk’tan bahsetmiyor. Bu sebeple araştırıcıların çoğu, bu tarihten sonra uzun yaşamadığı, 725 veya 726 tarihinde öldüğü kanaatindedir. Tunyukuk anıtının, Köl Tigin anıtına cevap teşkil ettiğini ileri süren Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya ise Tunyukuk’un 732-734 arasında öldüğünü kabul eder (Sertkaya 1995: 113-128). Bence Tunyukuk, Bilge Kağan’a cevap vermiyor; Kapgan Kağan’a sitem ediyor. Anıtların üslubunu incelerken bu konuya temas edeceğim. Dolayısıyla ben de diğer araştırıcılara katılıyor ve Tunyukuk’un 726 civarında öldüğünü kabul ediyorum.
Tunyukuk’un özellikleri ve önemi
Bilge Tunyukuk, Köktürklerin ve genel olarak Türk tarihinin en önemli simalarından biridir. Köktürkleri Çin tutsaklığından kurtaran Türk istiklal savaşının, İlteriş ile birlikte, iki önderinden biridir. Aslında İlteriş’ in kağan yapılmasında birebir rol oynamakla, istiklal mücadelesinin bir kağan etrafında birlik içinde yürütülmesini sağlayan ana figürdür.
Çin’de yetişmiş ve hatta orada idarecilik yapmış olması[1] Tunyukuk’a önemli bir tecrübe kazandırmış; tecrübesiyle zekâsını birleştirerek İlteriş Kağan zamanında çok önemli başarılara imza atmıştır. Bunların en önemlisi, Dokuz Oğuzları yenerek Köktürkleri Ötüken’ e tekrar yerleştirmesidir. İlteriş zamanında Türk ordularını Büyük Okyanus’ a kadar ulaştıran da odur. Kapgan zamanında da Tunyukuk’ un başarıları devam etmiş ve Türk ordularını Köl Tigin ile birlikte Demir Kapı’ ya[2] kadar ulaştırmıştır.
Türgiş ve Demir Kapı seferinden sonra Kapgan ile arası açılmış ve kızağa çekilmiştir. Bunun sebebi, Kapgan’ a rağmen orduya Türgiş ve Demir Kapı seferini yaptırmasıdır. Kağana rağmen sözünü dinletip orduları bu uzak sefere sevk edebilmesi onun gücünü göstermektedir. Tabii ki otoritenin bölünmesini ve iki başlılığı Kapgan Kağan’ın anlayışla karşılaması beklenemezdi; gereğini yaptı ve Tunyukuk’ u görevlerinden aldı. Ancak kağan ile Tunyukuk arasındaki anlaşmazlığın daha öncelere dayandığı anlaşılıyor. Karısının yoğ törenine giden Kapgan’ ın, diğer komutanlara gönderdiği Tunyukuk aleyhindeki haber bunu açıkça göstermektedir. Muhtemelen anlaşmazlık, otoritenin paylaşılamamasından kaynaklanmıştır. İstiklal hareketindeki rolüne, tecrübe ve başarılarına güvenen Tunyukuk, Kapgan zamanında da devletin idaresinde başrol oynamaya kalkınca, yeni kağan buna tahammül edememiş olmalıdır. Mamafih Kapgan’ ın son yıllarında, her tarafta ayaklanmaların başlaması ve ülkenin büyük bir karmaşa içine düşmesi, Tunyukuk’ un tecrübe ve zekâsından mahrum kalmanın bir sonucu olarak yorumlanabilir. Tunyukuk’ tan yararlanmamak Kapgan’ a pahalıya mal olmuştur.
Bilge Kağan zamanında Tunyukuk tekrar itibarına kavuşmuş ve devlet içinde gerekli olan makama getirilmiştir. Şüphesiz bunda, Kapgan zamanındaki Tunyukuksuz bir devlet yönetiminin nelere mal olduğunun görülmesinin rolü vardır. Kapgan’ın son zamanlarını yer ile göğün bulanması olarak tasvir eden Bilge, Tunyukuk’un değerini hiç şüphesiz çok iyi kavramış ve onu değerlendirmişti. Bilge Kağan’ın, sadece kayınpederi olduğu için Tunyukuk’ a makam verdiğini söylemek bence sathi bir bakış açısını yansıtır. Nitekim Çin kaynakları, Bilge Kağan’ın ve diğer devlet erkânının Tunyukuk’ tan devamlı olarak tavsiyeler aldığını ve bunlara uyduklarını kaydetmektedir. Üstelik Tunyukuk, Bilge zamanında da sadece bir danışman değildir; savaşlara bizzat katılmakta, komutanlık yapmakta, savaşı sevk ve idare etmektedir. 719 yılındaki Basmıl seferinde savaşı nasıl yönettiği ayrıntılarıyla bilinmektedir.
Bilge Tunyukuk’un “enine boyuna düşünen”, “zekâ kıvılcımları saçan” büyük bir stratejist olduğunu Çin kaynakları kaydediyor. Fakat o aynı zamanda da “lider” yaradılışlı büyük bir komutandır. Orduları sevk ve idare ederken kullandığı taktikler ve yaptığı konuşmalar bunu açıkça göstermektedir. Türgişler ile yapılan Bulçu savaşında, kendilerinden birkaç kat fazla düşman karşısında askerlerini cesaretlendirmek için söylediği sözler onun iyi bir hatip ve büyük bir komutan olduğunu göstermeye yeter.
Bilge Tunyukuk’un aynı zamanda kuvvetli bir istihbarat ağına sahip bulunduğunu ve bir bakıma devletin istihbarat teşkilatının başı olduğunu da kaydetmeliyiz. Casusları vasıtasıyla Çin sarayındaki pek çok görüşme ve kararları haber alıyor ve devletin ona göre tavır almasını sağlıyordu. İstihbarat teşkilatını kendi devleti içinde de kullandığını, Kapgan Kağan’ın emirlerine rağmen orduyu Türgiş seferine çıkardığını anlatan kendi satırlarından fark ediyoruz. Tunyukuk kendi anıtında Kapgan’ın, kendisi aleyhine diğer komutanlara gönderdiği haberleri kaydeder. Bu ancak, Kapgan veya diğer komutanların adamları arasında, Tunyukuk’un istihbarat elemanlarının bulunmasıyla açıklanabilir.
Elbette Tunyukuk, yeniden vücut bulan devletin fikrî temellerinin de mimarıdır. Bilge Kağan’ın şehir kurma ve Budist mabetleri yaptırma teklifine karşı söyledikleri, O’ nun, devleti Türk millî değerleri üzerine kurmak istediğini gösteriyor. Köl Tigin bengü taşındaki kadar olmasa da onun da kendi anıtında Türklüğe vurgu yaptığı yerler bulunmaktadır. Hiç şüphesiz Bilge Kağan’ın ağzından dökülen Türklük vurgulu, ateşli sözlerin arkasında da Tunyukuk fikriyatının rolü vardır.
Bilim adamlarının değerlendirmeleri
Thomsen, Tunyukuk bengü taşını değerlendirirken Tunyukuk hakkındaki düşüncelerini de dile getirir:
“Ne olursa olsun, Tonyukuk’un, Bilge Kağan tahta çıktıktan sonra, yaşı 70’in üzerinde iken kaleme aldığı, böylesine ilgi çekici ve özgün yazıtı, âdeta onun bir tür hatıraları gibidir. Ama uzun yaşamındaki değişiklikleri deşmekten uzak olan bu yaşlı king-maker [kral yapıcı] ve üç kağanın bakanı, Elteriş Kağan dönemindeki Türk imparatorluğunun onarımıyla başlayıp en ileri yaşına kadar münhasıran üstlenmiş olduğu az sayıda, ama olağan üstü nitelikteki olaylara değinmekte; diplomatik dehası, taktikleri ve çelik gibi iradesiyle iz bıraktığı eylemlerini, haklı bir gururla gelecekte de izlenmesi için örnek göstermektedir.” (Thomsen 2002: 415-416).
Grousset, “bu merak uyandıran şahsiyet” dediği Tunyukuk hakkında şu değerlendirmelerde bulunur:
“Kutluğ Kağan bu eseri yaratırken yanında kendisine büyük yardımları dokunan ve ailesi bir zamanlar Çin’de, Şan-si’nin kuzeyinde Yun-çong vilâyetinde idarî görevler yapmış mahir bir siyasetçi olan Tonyukuk bulunuyordu. 1897 yılında yukarı Tula Vadisinde, Bayın-Sokta’da Naleşa ile ırmağın sağ kıyısı arasında bulunan Tonyukuk’un mezar taşı yazıtı sayesinde, ‘T’ang şu’nun sağladığı ilâve bilgilerle bu merak uyandıran şahsiyetin ana hatlarını anlamak mümkün olmaktadır. Tai-tsong’un döneminde pek çok soylu Türk gibi Tonyukuk da Çin eğitiminden geçmişti; fakat Kutluk Kağan Türk bağımsızlığını yeniden kurtarmaya başladığında onunla birleşmiş, onun müşaviri ve en iyi komutanlarından biri olmuştu; pek tabii Çin âdetleri, zihniyeti ve siyaseti ile saray entrikalarına kapılmış İmparator Kao-tsong’un zayıf noktalarını, yeni kağanının hizmetine sunmuştu.” (Grousset 1980: 115).
Ligeti’nin Tunyukuk değerlendirmesi de dikkate değer:
“(Bilge Kağan’ın) yanında güngörmüş, akıllı Türk devlet adamı, yetmişlik Tonyukuk vardı ki, onun hayranı olan Alman ilim adamları takdirlerini anlatmak için kendisine Kök Türk imparatorluğunun Bismarck’ı demişlerdir.” (Ligeti 1986: 206).
Tunyukuk anıtının özel bir neşrini yapmış bulunan Giraud’nun değerlendirmesi daha ayrıntılıdır:
“İnsanı şaşırtacak kadar çok uzun ömürlü olması, Tonyukuk’a, üç hükümdarı tanıma fırsatı vermiştir. Tonyukuk onlara hizmet ederken, çoğu zaman kendi şahsî görüşünü onlara empoze edecek, güçlü bir kişilik sahibidir. Yaklaşık 705’ten 716’ya kadar uzanan zorunlu işsiz kaldığı dönemin dışında, O hep iş başındadır, meclistedir, devletin en önemli şahsiyetidir; sırasınca olmasa bile, gerçekten de böyledir. Hatta O ilk Türk edebiyatçısıdır; bu ise, O’nun diğerlerinden daha az değerli meziyeti değildir. Zamanının sorunlarını kafasında geliştirip olgunlaştırmıştır; siyasî bir kafaya sahip olduğu söylenebilir. Kısacası, sertliği ile, dik kafalılığı ile, şakaları ile hatta örnek teşkil eden yiğitliği ile ilginç bir kişidir O. Biraz çocuksu olan onuru, bu efsane adamını bir dünya insanına dönüştürür.” (Giraud 1999: 93-94).
İbrahim Kafesoğlu, Tunyukuk’u şu satırlarla değerlendirir:
“Büyük Türk devlet adamı Tonyukuk ile ilgili son bilgi 725’teki bu haberdir. O, herhâlde bu tarihten az sonra ölmüş olmalıdır. Gök-Türk istiklâl savaşı hazırlıklarından itibaren İlteriş, Kapgan, Bilge zamanlarında devlete 46 yıl hizmet eden, savaşlarında hiç başarısızlığa uğramayan, ‘Boyla Baga İnançu Yargan Apa Tarkan’ ünvanlarını taşıyan, ‘bilge’ ve stratejist Tonyukuk hakanlığın ordusunu, adliyesini tanzimde başta geliyordu. Çin kaynaklarında bile bu meziyetleri belirtilmekte ve ‘Aygucı’ olarak devletteki büyük rolünü, o çağın dinî, kültürel cereyanlarını nasıl yakından tâkip edip, Türk milleti açısından değerlendirdiğini gösteren deliller verilmektedir.” (Kafesoğlu 2002: 125).
Roux, Tunyukuk’un milliyetçiliğini vurgular:
“Çinli olan her şeyden nefret etmesine karşın kendisi fazlasıyla Çinlileşmiş olan barbar Tonyukuk garip bir şekilde bu halk ittifakını bir devrim gibi destekler. Önceden kestirilmesi imkânsız olan bu yeniden doğuşun, koyu bir milliyetçiliğin sonucu olduğu kesindir. Her şey bunu kanıtlamaktadır: Özellikle de imparatorluğun ilk on yılında çok gözde olan ve hükümdarların hâlâ eğilimli oldukları, yabancı bir din olan Budizm’e karşı doğan ani kuşku ile geleneksel dinin yeniden ortaya çıkması bunu kanıtlar.” (Roux 2007: 103).
Bazin de aynı fikirdedir:
“Tonyukuk kendi mezar taşı yazıtında gerçek bir Türk milliyetçiliğini açığa vurmakta; Çin yıllıkları da O’ nun, az süre önce tahta geçen Bilge Kağan’ı, Çinliler gibi yüksek duvarlarla çevrili bir kent inşa etmek ve orada Budist ve Taoist tapınakları yapmak fikrinden caydırdığını yazmaktadır.” (Bazin 2011: 168).
Kazak tarihçisi Koyşığara Salğaraulı, Tunyukuk’u Korkut Ata ile karşılaştırır, ikisinin de aynı zamanda yaşadığını, birçok benzer tarafları bulunduğunu ve dolayısıyla ikisinin aynı şahıs olabileceğini, ancak konunun daha araştırılması gerektiğini belirtir (Salğaraulı 2008: 296-308).
Saadettin Gömeç de “Türk milletinin yetiştirdiği en büyük ve en zeki devlet adamlarının başında gelir. İleri görüşlülüğü ve dehâsı sayesinde, zamanında Türk milleti en görkemli günlerini geçirmiştir.” cümleleriyle Tunyukuk’u değerlendirmiş; O’ nun sözlü geleneğe, destanlara mutlaka yansımış olabileceğini düşünmüş ve İmami’nin Hannâmesi’nde geçen, Oğuz Han ve ardından gelen hanlara vezirlik yapan, Uluğ Arslan’a benzediğini; destanlardaki Irkıl Ata ve Korkut Ata’nın, “Tunyukuk’un bir iz düşümü” olabileceğini ifade etmiştir (Gömeç 2012: 94).
Kaynaklar
Bazin, Louis (2011), Eski Türk Dünyasında Kronoloji Yöntemleri (çeviren: Vedat Köken), Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları.
Giraud, René (1999), Gök Türk İmparatorluğu (çeviren İsmail Mangaltepe), İstanbul, Ötüken Neşriyat.
Gömeç, Saadettin (2012), Dişi Kurdun Çocukları, Ankara, Berikan Yayınevi.
Grouset, René (1980), Bozkır İmparatorluğu (çeviren: M. Reşat Uzmen), İstanbul, Ötüken Neşriyat.
Kafesoğlu, İbrahim (2002), Türk Millî Kültürü, İstanbul, Ötüken Neşriyat.
Ligeti, L. (1986), Bilinmeyen İç Asya (Macarcadan çeviren: Sadrettin Karatay), Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları.
Liu Mau-Tsai (2006), Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri (Çeviri: Ersel Kayaoğlu – Deniz Banoğlu), İstanbul, Selenge Yayınları.
Roux, Jean-Paul (2007), Türklerin Tarihi (çevirenler: Aykut Kazancıgil – Lale Arslan-Özcan), İstanbul, Kabalcı Yayınevi.
Salğaraulı, Koyşığara (2008), Ulı Kağanat, Astana.
Sertkaya, Osman F. (1995), Göktürk Tarihinin Meseleleri, Ankara, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.
Sertkaya, Osman F. (2012), “Göktürkçedeki Ğ (ny) Runası Üzerine” Teke dergisi, sayı: 1/4 (elektronik ortamda).
Thomsen, Vilhelm (2002), Orhon Yazıtları Araştırmaları (Çeviren ve Yayıma Hazırlayan: Vedat Köken), Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları.
Togan, İsenbike – Kara, Gülnar – Baysal, Cahide (2006), Çin Kaynaklarında Türkler – Eski T’ang Tarihi, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları (Çince metnin çevirisi İ. Togan’a aittir.)
[1] Çin’de idarecilik yapan ve İlteriş’in istiklal hareketine katılan şahıs Çin kaynaklarında A-şi-de Yüan-cen olarak geçer. Tunyukuk adı ise ilk defa, Bilge’nin tahta çıkışı sırasında Çin kaynaklarında kaydedilmiştir: Tun-yü-ku. Liu, eski ve yeni Tang-şu’daki Yüan-cen’in Türgiş seferi sırasında öldüğü haberine dayanarak Tunyukuk ile Yüan-cen’in farklı kişiler olduğunu savunur (2006: 217-218); Bazin de ona katılır (2011: 168). Ancak bu görüş fazla taraftar bulmamış ve 1893’te Hirth’in ileri sürdüğü iki şahsın aynı olduğu görüşü genel olarak kabul edilmiştir. Ayrıca Klyaştornıy 1966’da yazdığı bir makalede Tunyukuk ile Yüan-cen kelimelerinin anlamca da eşleştiğini göstermiştir (Sertkaya 2012: 8-9).
[2] Demirkapı, bugünkü Özbekistan ile Afganistan sınırına yakındır.
Kaynak: https://millidusunce.com/misak