Ayyıldız Huri KAPTAN /QHA Ankara
Uygur İnsan Hakları Projesi ve Uygur Araştırma Enstitüsü, Çin’in insan hakları ihlallerini gün yüzüne çıkaran ortak bir rapor çalışması gerçekleştirdi. Raporda, Çin’in soykırım ve baskılarının, özellikle Türkiye’den tanıkları olan Doğu Türkistanlıların ifadeleri temel alındı. Türkiye’deki akademisyenler, Uygur Raporu’na ilişkin QHA’ya özel açıklamalarda bulundu.
Uygur İnsan Hakları Projesi (Uyghur Human Rights Project-UHRP) ve Uygur Araştırma Enstitüsü (Research Institute-URI), Çin’in insan hakları ihlalleriyle ilgili ortak bir rapor çalışmasına imza attı. Uygur Türklerine ve Müslüman Kimliklerine Yönelik Zulüm: Türkiye’den Kanıtların Değerlendirilmesi adlı raporun tanıtımı 24 Eylül 2021 tarihinde Ankara’daki toplantıda yapıldı. Raporda, Çin’in insan hakları ihlallerine yönelik birinci ağızdan tanıkların; gözetlenmeleri, gözaltına alınmaları, işkence ve beyin yıkamaya maruz kalmaları, Çin hükumetinden sızan belgeler, şirketlerin sorumlulukları, sonuç ve öneriler bölümlerine yer verildi. Toplantının konuşmacıları arasında Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Konuralp Ercilasun, Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı, Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı, Uygur Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Erkin Ekrem, Ankara Üniversitesi DTCF Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkin Emet, Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu yer aldı.
Raporda, özellikle Türkiye’den derlenen verilerle Uygur Bölgesindeki durumu açıklamak için birinci ağızdan tanıklar ve araştırma belgeleri bir araya getirildi. Rapor; Uygur, Türkiye ve uluslararası basında yer alan haberlere dayandırıldı. Bu haberler ayrıca Türkiye’deki Uygurlar ve onların aileleri ile yapılan röportajlar aracılığıyla da doğrulandı. Raporun devamında söz konusu tanıklarla ilgili kanıtların daha iyi doğrulanması için, Çin hükumetinin belgeleri incelendi. Nihayetinde bu rapor, Türkiye’de faaliyet gösteren ve Uygurlara yönelik zulümle ilişkili olan bazı yüksek profilli Çin şirketlerinin ve aynı durumdaki bazı uluslararası şirketlerin değerlendirilmesiyle sona erdirildi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Erkin Emet, toplanış amaçlarının, Çin’in 2017 yılından bu yana Türklere ve Müslümanlara yönelik soykırıma varan mezalimini belgelendirdikleri raporun tanıtımı olduğunu ifade etti. Raporun, özellikle Türkiye’deki tanıklarla belgelendirildiğini aktaran Doç. Dr. Emet, öncesinde de birçok benzer raporların da hazırlandığını belirterek, Türk soylu halklara yönelik gerçekleştirilen soykırımların hesabının sorulması açısından bu raporların kanıt niteliğinde önemli olduğunu ifade etti. Emet, Uygur Raporunun en önemli özelliğinin, Türkiye ile ilişkisi olan insanların hikayelerinin yer alması olduğunu kaydetti. Dolkun İsa’nın Türkiye’ye girememesi konusunun Uygur Türkleri üzerinde yarattığı etkiyi de değerlendiren Emet, “Dolkun İsa’nın Türkiye’ye girememesi Uygurlar için umut kaybı oldu” dedi. “Türkiye, hiçbir işgalcinin boyunduruğu altına girmemiş bir toprak” diyen Emet, “Türkiye, Doğu Türkistan mücadelesi için moral kaynağı” ifadelerine dikkat çekti.
Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı, Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı, Uygur Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Erkin Ekrem, QHA’ya verdiği demeçte, söz konusu raporun somut verilerle, belgelerle ortaya konulduğunu ifade etti. Doç. Dr. Ekrem, bizzat soykırım mağduru Doğu Türkistanlılarla gerçekleştirilen röportajlarla derlenen rapordaki en yoğun vaka verilerinin 2014-2017 yıllarına ait olduğunu belirtti. Ekrem, Çin’in insan hakları ihlallerini, Doğu Türkistan’daki halkı ve yapıyı yıpratma, parçalama hareketi olarak nitelendirdi.
“Çin, Doğu Türkistan halkının onurunu kırarak umutsuz hale getirip asimile etmeye çalışıyor”
Doç. Dr. Erkin Ekrem
Raporun içeriğine ilişkin bilgilendirmelerde bulunan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Konuralp Ercilasun, raporun açık kaynaklardan yararlanılarak oluşturulduğunu kaydetti. Prof. Dr. Ercilasun, ayrıca raporun hazırlanış aşamasında belgelerin doğrudan insan hakları ihlallerine maruz kalan tanıkların ifadeleriyle ve Çin’den sızan belgelerin karşılaştırılmasıyla meydana getirildiğini aktardı.
Prof. Dr. Ercilasun, Dolkun İsa’nın Türkiye’ye girememesi konusuna ilişkin QHA’ya verdiği demeçte ise şunları kaydetti:
“Dolkun İsa, giriş yasağı mahkeme kararıyla kaldırılmış olmasına rağmen Türkiye’ye giremedi. Bunun hukuksuz bir uygulama olduğu görülüyor. Bu uygulama şüphesiz, sadece Türkiye’deki değil, dünyadaki tüm Doğu Türkistanlıları derinden yaralamış durumda.”
Prof. Dr. Ercilasun, ayrıca Dolkun İsa’nın daha önceki ülkeye alınmamalarının duyurulmadığına da dikkat çekerek, bu durumun bir an önce düzeltilmesi gerektiğini ifade etti.
Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu ise Çin’in soykırıma varan uygulamalarının uluslararası ilişkiler açısından ve Türk dünyası açısından ne anlama geldiğini, bunun yanı sıra neler yapılabileceği hakkında değerlendirmelerde bulundu. Devletlerin, yaşanan soykırım karşısındaki yaklaşımlarını ele alan Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu, bunun siyaset üstü bir mesele olduğunun altını çizdi. Somuncuoğlu, Çin’in uygulamalarının amacını “Bölgedeki Türk varlığını fiziki olarak ortadan kaldırmak” şeklinde açıkladı. Doç. Dr. Somuncuoğlu QHA’nın, “Ortak Uygur Raporu’nun en önemli özelliği nedir?” sorusunu yanıtladı. “Mesele, Uygurların kültürel kimliklerinin korunmasından da öte” diyen Somuncuoğlu, raporun en önemli özelliğini “Çin’in söylediği gibi, mesele sadece dinle ilgili değil. Raporun, Çin’in Uygurların fiziksel varlığını tehdit olarak görmesi ve yok etmek istediğini ortaya koyması” olarak yorumladı. Somuncuoğlu, belgelere göre en çok ceza alanların (Çin’in asimilasyon politikalarının etkili bir parçası olan) Çin’in doğum politikasını ihlal ettiği varsayılan Uygurlar olduğunu da dile getirdi.
“Mesele; Çin’in bölgedeki Uygur-Türk varlığını fiziksel olarak yok etmek istemesi”
Doç. Dr. Anar Somuncuoğlu
Dilde Fikirde İşte Birlik Yolu Derneği’nin Kutlu Yol Söyleşileri'nde ağırlıklı olarak Türklük, Çağdaş Uygarlık Yolu ve Toplumsal…
Ağırlıklı olarak Türklük, Çağdaş Uygarlık Yolu ve Toplumsal Bilinç ve Gelişim alanları üzerine görüşlerin sunulduğu…
Tatar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Brüksel Temsilciliğinde, Belçika'daki Türk iş dünyası temsilcileriyle düzenlediği…
Aktau, TÜRKSOY’un kararıyla Türk Dünyası-2025 Kültür Başkenti seçildi. Kazakistan’ın Hazar kıyısındaki bu tek liman kenti,…
TÜRKSOY Kazakistan’ın Almatı şehrinde Türk Dünyası Gençlik Buluşmaları kapsamında 1. Türk Dünyası Gençlik Forumu düzenleyecek.…
Bu fırsatı, KKTC’nin Türk dünyasına değer katabileceği alanları göstermek açısından önemli bulduğunu söyleyen Tatar, “Türk…