Anayasa Değişikliği Üzerine
Anayasa değişikliği ortalık toz duman olmasına rağmen gündemdeki birinci tartışma konusu olma özelliğini koruyor, sanal alemde kavgalar, ortada dolaşan şehir efsaneleri, komplo teorileri onun üzerine. (Vekil sayısının arttırılmasının gerekçesi, Cumhurbaşkanı yardımcılarının sayısı, Siyasi Partilerin geleceği, falan filan)
TV’ler yeni yeni türeyen yandaş uzmanlar(!) vasıtasıyla her gece bu konuyu işliyor. Daha doğrusu ikinci aşama(referandum) için beyin yıkamaya ve şartlandırıp yönlendirme operasyonlarına tüm hızıyla devam ediyor. Fikir üreten, yürüten yok, herkes takım tutar gibi ya lehinde ya aleyhinde yılmaz bir savunucu, hiçbir kural, hiçbir değer bırakmadan karşı görüşte olanları imha savaşında. Karar zaten verilmiş gerekçe, bahane üretilmeye çalışılıyor…
- Araştırma yok, sorgulama yok,
- Geçmişten, tarihten ders alma yok,
- Varsa da yoksa da benim tezim doğru, biz kazanmalıyız…
Hiç düşünen yok;
Ülke toz duman, Ekonomi toz duman, Alışmayacağız, alışmayacağız diye diye şehitlere, ölümlere, teröre alıştık artık kanıksamıyoruz. Hatta bir adım öne geçtik senin terörün benim terörüm diye aleni olarak en üst perdeden uluorta tartışma dillendirmelerle Milleti birde bu yönü ile bölmeye, yeni ayrışma, kriz, parçalanma konuları üretiyoruz. Ülke de BEKA sorunu varmış kimin umurunda;
Hele şu Anayasayı bir değiştirelim siz görün… Her şey güllük gülistanlık olacak…
- Milletvekili sayısını 600 çıkardık mı her şey şıppadak çözülecek,
- Seçilme yaşını bi on sekize indirelim öyle cevvaller çıkacak, bak ta gör her alanda dünya lideri olacağız, ne terör kalacak ne terörist,
- Hele hele birde Parlamenter sistemi bertaraf edip TBMM’yi, sembolik hale getirip 600 Vekilli dostlar meclisine çevirdik mi tamam, Yürütmeyi de yasamayı da tek elden hallederiz,
- Yargı zaten halledilmişti birde kalıcı olarak yeni HSYK yapısı ile tam kontrol altına alırsak kim tutar bizi,
- Bir de ne öyle zırt pırt her yıl seçim! Beş yıl da bir toptan yapar çıkarsın, ne Milletle uğraşıp duracan, sandıkta hesap verecen, en azından beş yıl kafan rahat(?)
- Memleket meselelerine herkes niye kafa yorsun ki, her kafadan bir ses çıkıp ortalık karışsın, adına ister “Cumhurbaşkanı”, ister “Devlet Başkan” ister “Bey” ister “Sultan” de ne dersen de ama çözüm “TEK KİŞİ” de, keramet orada. Şimdi Padişah desem yanlış olacak çünkü onun da başında bir sürü akıl dane, işine karışan engel var. Sadrazam (Başbakan), vezirler, en önemlisi Kadı var, Şeyhülislam var, birde Ülkeyi yönetirken Önemli kararlar için ah bire Divanı (Bakanlar Kurulu) topla dur; yok, yok bize uymaz!.. Çözüm “TEK KİŞİ”;
- Bakanlık mı kurulacak kurar, lav mı edilecek eder, Bölgesel idareye mi ihtiyaç var kuruverir bi çabucak
- Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar mı atanacak tantanaya, sorgulamaya ne acet atar ve kızdı mı görevden alır,
- Kararname mi çıkacak ne öyle herkesi ikna etmeye çalış yok imzalar tamamlandı, yok tamamlanmadı; yazar Kararnameyi yayınlar,
- Şu makama şu mu atansın bu mu bütün tartışmalara son, yazar ismi atar,
- Sıkıntıya düştü, atar elli – yüz tane yardımcı beraberce çözerler problemleri,
- Ne demek Bakanlar Kurulu Toplantısı, Bakanlar Kurulu Kararnamesi uğraş dur,
- Canın sıkıldı ve olağanüstü hal uygulaması ilan ediverir, Ne öyle MGK Kararı, Bakanlar Kurulu Tezkeresi yok Meclis Kararı uğraş dur,
…
Şimdi bu değişikliklerin sonu yok diyeceksiniz gibi bir his var içimde, emin olun bu son bundan sonra zaten Anayasaya da ihtiyaç kalmayacak..
2007 de referandum yaptık Cumhurbaşkanını halk seçsin dedik. O gün bu gün bir türlü tartışma bitmiyor Halkın seçtiği Meclis mi Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı mı kim Milli iradeyi temsil ediyor, tartışma, çatışma, fiili durum, hukuki durum o mu buna uysun bu mu ona tartış dur. Geldiğimiz nokta bu günkü durum!..
2010 da referandum yaptık(Hani şu mezardakilerinde oy kullandığı, yetmez ama “Evet” çilerin türediği) büyük yenilikler getirecektik, adeta Ülkemiz çağ atlayacak, Ülke uçuşa geçecekti, Aaa birde bütün Darbecilerden hesap soracaktık(!).. Düştüğümüz hale bakın… Netice Yeni Darbe girişim… Ekonomik buhran, Terör, kargaşa, güvensizlik, Ülkede BEKA sorunu…
Hani derler ya bir daha denersek Allah sonumuzu hayır etsin!.. Bu sefer birilerinin dediği gibi “Otobandan önce son çıkış” gibi görünüyor…
Ben; kendi iplerini çeken, temsil ettikleri Kurumu sembolik bir hale getiren bu değişikliklere Vekillerin(!) (Asillerin feryadına kulak vererek) oy verirken vicdanlarının sesini dinleyeceğine inanıyorum, inanmak istiyorum… Yoksa birlerinin verdiği işarete göre düşünmeden, vebalden sorumluluktan ve gelecek nesillerin beddualarından çekinmeden, korkmadan oy verebileceklerine inanmak istemiyorum…
Onla verse bile Milletimizin okumadan, sorgulamadan, tartışmadan sırf birileri istedi diye geleceklerini oylayacakları bilinciyle bu oyuna geleceklerini sanmıyorum…
Bu Genel girişten sonra okuya bildiğimiz kadar sorgulayıp değerlendirebildiğimiz kadar Yapılan değişiklikleri madde madde irdelemeye çalışıp sizlerle paylaşacağım…
Ülkemizin aydınlık geleceği, bütün kötülük ve belaların defi dualarıyla…
BİRİNCİ MADDE
Teklifin ve Anayasa Komisyonunda kabul edilen ‘yargı yetkisi’ başlıklı birinci maddeye ‘tarafsız’ ibaresi ekleniyor.
Madde son şekli;
“YARGI YETKİSİ MADDE 9 – Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.”
Burada Mevcut anayasanın 9. Maddesinde “Bağımsızlığın” yanına “Tarafsızlık” ilkesi eklendi.
Ne güzel, peki “TEK KİŞİ” nin kontrolüne bırakılan bir yargı ne kadar bağımsı ve ne kadar tarafsız olabilir. Bir vesayet yıkılırken yerine yıkılmaz bir vesayet ikame edilmeyecek mi? (Kendisi direkt 4 üye seçecek, Adalet Bakanı ve Müsteşarı yine aynı kişi atayacak, Genel Başkan ve Grup Başkanı olduğu Meclis gurubu Marifetiyle de Meclis tarafından diğerleri atanacak. (Tam bağımsız ve tarafsız değil mi siz inandıysanız mesele yok))
İleri ki maddelerde görüleceği gibi bu değişiklik sadece bir slogandan öteye gitmeyecektir. Bunun en canlı örneği Geçmişte ve son zamanlarda yaşadığımız Bağımsız(!) yargı uygulamalarından açıkça görülmektedir.
Bu değişiklik geçmişteki benzerleri gibi sadece kafa karıştırma ve göz boyama hedefine matuf bir değişikliktir ve;
Dolayısıyla Milletimin cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
İKİNCİ MADDE
Değiştirilmesi öngörülen maddeye göre, Meclis’teki milletvekili sayısı 600’e çıkacak.
Yani mevcut Anayasanın
“MADDE 2- 2709 sayılı Kanunun 75’inci maddesinde yer alan “beşyüzelli” ibaresi “altıyüz” şeklide değiştirilmiştir.
Peki, Anayasa değişikliğinin temel gerekçesi ne idi;
Ülkeyi uçurmak, kargaşa ve karmaşaya son vermek, iki başlılığa son vermek, vb.
Bana Allah rızası için birisi anlatsın eksik Milletvekili sayısı (beşyüzelli) bu gerekçelerden hangisinin müsebbibi ya da şöyle soralım Milletvekili sayısı altıyüze çıkınca bu sayılan gerekçelerden hangisi ortadan kalkacak…
Ülke perişan, kan gövdeyi götürüyor, Ekonomi perişan, İçte ve dışta savaş ortamı, biz ne ile uğraşıyoruz…
Denetim yetkisini ve yasama yetkisinin bir kısmını(olağanüstü zamanlarda tamamını) “Tek kişi” ye devreden meclisin üye sayısını arttırıyoruz, niye?
Özgür iradesini kullanamayan, TBMM’nin geçmişine ve tarihi misyonuna sahip çıkamayan, birilerinin talimatı ile el kaldırıp indiren(tamamen Meclisteki partilerin birbirine karşı kullandığı ifadeler ve bazı vekillerin zaman zaman itiraflarından) vekillerin sayısını beşyüzelliden altıyüze çıkararak devrim yapıyoruz, ülkeyi kurtarıyoruz, buna söylenebilecek Tek söz; “Hadi oradan.!..”
Vekiller ve onları yönlendirenler önce “Kuvvetler Ayrılığı” nı anlayacak, uygulayacak, yasama ve denetleme görevini yapacak sonra sayısı tartışılacak…
Bu değişiklik olsa olsa bir küçük elma şekeri (Medyaya yansıyan, yansıtılan AKP li vekillere sus payı, gelecek dönem vekilliğiniz garanti işareti) ve dardaki ekonomiye getireceği yeni yükün dışında hiç bir katkısı olmayacaktır!…
Dolayısıyla Milletimin cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
ÜÇÜNCÜ MADDE
Komisyondan geçen üçüncü maddeye göre, 18 yaşını dolduran kişilerin milletvekili olabilmesinin önü açılıyor…
Yani mevcut Anayasa;
“Madde 76 – “Yirmibeş” “Onsekiz” yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir. “
Şekline dönüştürülüyor…
Allah aşkına bu belirli bir grup seçmeni (18- 25 yaş arası) etkileme çabası değil de ne? bunun başka bir izahı var mı?
2010 referandumunun 15. Maddesinden farklı bir amaç taşıyor mu birileri bunu çıksın izah etsin. Bu düpedüz insanların aklı, duyguları ve algıları ile alay etme değil de ne?
İster “Elma şekeri” deyin ister “Havuç” ve “sopa” stratejisi; adını siz koyun.
İzahını; getiren, kabul eden ve savunanlar yapsın…
Peki bu yüce Millet bunu yer mi? Sanmam…
Dolayısıyla Milletimin cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
DÖRDÜNCÜ MADDE
Komisyonda kabul edilen dördüncü madde, milletvekilliği seçimlerinin 5 yılda bir yapılmasını öngörüyor.
Mevcut Anayasa;
“MADDE 77- (Değişik: 21.10.2007-5678/1 Md.) Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimleri dört yılda bir yapılır.”
Yapılması planlanan değişiklik şöyle:
“MADDE 77- TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır.”
Bilindiği gibi seçim süresi yönüyle bu madde daha önce zaten yeni hali gibi idi(5 yıl); 2007 yılında mevcut iktidar partisince değiştirilmiştir. (31.5.2007 tarihli ve 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 21.10.2007 tarihinde yapılan halk oylaması sonucu mevcut 77 nci maddenin birinci fıkrasında geçen “beş” ibaresi “dört” olarak değiştirilmiştir.)
O zaman niye değiştirildi, şimdi niye eskiye dönmeye ihtiyaç duyuldu? Sorulması ve cevaplanması gereken soru bu…
Diğer bir konu Cumhurbaşkanlığı ile aynı gün yapılması hususu bu çok daha sakıncalı ve bu Anayasa değişikliğinin görülmeyen yapılma amaçlarından biri. Yasama ile Yürütmeyi aynı kazanda kanatma, İnsanları iradesine ipotek koyma ve en önemlisi hesap vermekten kaçınma amacını gütmektedir. Şöyle ki;
Demokrasilerin en temel özelliklerinden ve gereklerinden birisi gerektiğinde seçenlerin seçilenlerden sandıkta hesap sormasıdır. Verdiği emaneti geri alması ya da emaneti verdiklerine ihtar çekmesi, uyarması gerekebilir. Bu demokrasinin, siyasetin olmazsa olmazlarındandır. Gelişmiş bütün demokrasilerde siyasiler sandıktan/halktan kaçmaz ortalama iki yılda bir sandıkta hesap verir.(Yerel Seçim, Genel Seçim, Kısmi Yenileme Seçimi, Ara Seçim gibi…)
Olması gerekende budur. Yoksa getirilmek istenen sistemdeki gibi beş yılda bir seçmenin karşısına çık ondan sonra “yan gel Osman yat”, böyle siyaset olmaz. Halktan korkmayacaksın, kaçmayacaksın… Hele hele böyle sık sık başkalarınca aldatılabilen siyasilere böyle uzun vadeli bir avans vermek, şans tanımak Ülke için yıkım olabilir.
Daha öncede dediğimiz gibi herhalde düşünlen; ne öyle zırt pırt her yıl seçim! Beş yıl da bir toptan yapar çıkarsın, ne Milletle uğraşıp duracan, sandıkta hesap verecen, en azından beş yıl kafan rahat(?)
Dolayısıyla Milletimin cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
BEŞİNCİ MADDE
Beşinci madde iptal
Anayasa değişiklik teklifinde tartışmalara sebep olan ve ilk teklifte yer alan ‘yedek milletvekilliği’ komisyonda geri çekildi ve bu madde teklifte düştü. Bu maddeye bilhassa AKP’li vekillerden tepki gelmiş ve Milletvekilleri, yedek milletvekilliği için, “can güvenliği” endişelerini belirtmişti.
ALTINCI MADDE (Komisyonda 5. Madde)
Kabul edilen madde ile TBMM’nin yetkilerini belirleniyor.
Mevcut Anayasa;
“Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri
- Genel olarak
Madde 87 – Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesinhesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek; milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, (Ek ibare: 3/10/2001-4709/28 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde ön görülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.”
Getirilmek istenen Maddeye göre, TBMM’nin görev ve yetkileri;
“Madde 87 – TBMM Görevleri ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; bütçe ve kesinhesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek; milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, TBMM üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.”
Düzenlemeyle kuvvetler ayrılığı prensibine uygun olarak “Yasamanın” Yürütmeyi” denetlemesi ile Bakanlar Kuruluna “Kanun Hükmünde Kararname” çıkarma yetkisi vermesi, yasamanın görev ve yetkileri arasından çıkarılıyor.
Burada görüleceği gibi, TBMM’nin “Yasamanın” Bakanlar Kurulu ve Bakanları denetleme yetkisi elinden alınıyor. Parlamenter demokrasilerde denetleme görevi var, getirilen sitemde yok, yerine yeni bir mekanizmada oluşturulmamış.
Yürütme kötü niyetli kişinin elinde “Derebeylik” sistemine dönüşebilir. Demokrasilerin en temel özelliklerinden biriside hesap verebilmek ve hesap sorulabilmesi, hesap sorma/verme mekanizmalarının dengeli bir şekilde oluşturulmasıdır.
Kaldı ki çok sık kullanılmayan ve olağan üstü durumlarda geçici olarak Bakanlar Kuruluna “Kanun Hükmünde Kararname” çıkarma yetkisi verme görevi TBMM’nin elinden alınıyor.
Bu haliyle bile bir çok eleştiri ve tartışmalar sebep olurken şimdi “Kararname çıkarma yetkisi” başka bir maddede süre ve zaman sınırlaması olmadan Devletin yapılanması dahil çok geniş kapsamlı olarak “TEK KİŞİ” ye sürekli olarak kullanabileceği şekilde devrediliyor, tanınıyor…(Her ne kadar Anayasanın İnsan hakları ve benzeri bazı hususları kapsam dışı olarak bırakılmış olsa da olağan üstü hallerde bu sınırlama da yok)
Bu telafisi olmayan yıkımlara, dönüşü olmayan yapılanma ve hasarlara sebep olabilecek bir durumdur…
Dolayısıyla Milletimin bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
YEDİNCİ MADDE (Komisyonda 6. Madde)
Madde, Meclis’in denetim yetkilerini düzenliyor.
Mevcut Anayasa;
“Madde 98 – Türkiye Büyük Millet Meclisi soru, Meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması yollarıyla denetleme yetkisini kullanır.
Soru, Bakanlar Kurulu adına, sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Başbakan veya bakanlardan bilgi istemekten ibarettir.
Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir.
Genel görüşme, toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir.
Soru, Meclis araştırması ve genel görüşme ile ilgili önergelerin verilme şekli, içeriği ve kapsamı ile cevaplandırılma, görüşme ve araştırma yöntemleri Meclis İçtüzüğü ile düzenlenir.”
Yapılması planlanan değişiklikle ise;
“MADDE 98– Türkiye Büyük Millet Meclisi belli bir konuda Meclis araştırması ve genel görüşme yapabilir; milletvekilleri yazılı soru sorabilir.
Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir.
Genel görüşme; toplumu ilgilendiren belli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir.
Genel görüşme ve Meclis araştırmasına yürütme adına herhangi bir temsilci katılamaz.
Yazılı soru; yazılı olarak gen geç on beş gün içerisinde cevaplanmak üzere milletvekillerinin, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara yazılı olarak soru sormalarından ibarettir.
Meclis araştırması, genel görüşme ve yazılı soru önergelerinin verilme şekli, içeriği ve kapsamı ile araştırma usulleri Meclis İçtüzüğü ile düzenlenir.”
Düzenlemeyle kuvvetler ayrılığı prensibine uygun olarak olması gereken “Yasama”nın “Yürütme”yi denetlemesi yasamanın görev ve yetkileri arasından çıkarılıyor.
Her ne kadar madde başlığı “Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları” olsa da görüleceği üzere denetleme bir noktada kaybolmuş, yetkiler bilgilendirme ile sınırlandırılmış.
Gensoru ve Meclis soruşturması vasıtasıyla yerine getirilen denetleme yetkisi kaldırılmıştır. Gensoru: Madde 99 ve Meclis soruşturması: Madde 100 Anayasadan tamamen çıkarılmıştır.
Bazı hususlar şeklen korunmuş gibi görünse de bir önceki Madde de belirtildiği üzere TBMM’nin yürütme üzerinde denetleme yetkisi sıfırlanmıştır.
Denetleme mekanizmasını sulandıran, hesap sorma, hesap verme işlemlerin ortadan kaldıran bu yapılanma “derebeyliğe” çağrı niteliğindedir.
Dolayısıyla Milletimin bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
SEKİZİNCİ MADDE (Komisyonda 7. Madde)
Mevcut Anayasada şöyle:
- Cumhurbaşkanı, A. Nitelikleri ve tarafsızlığı
“Madde 101 – Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yükseköğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir.
Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.”
Yeni düzenleme ile madde şu şekli alıyor:
“Madde 101 – Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip, Türk vatandaşı olanlar arasından, doğrudan halk tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler ile en az yüz bin seçmen aday gösterebilir.
Cumhurbaşkanı seçilen milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.
Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir.
İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin herhangi bir nedenle seçime katılmaması halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların salt çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilir.
Seçimlerin tamamlanamaması halinde mevcut Cumhurbaşkanı yenisi seçilinceye kadar görevine devam eder.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin diğer usûl ve esaslar kanunla düzenlenir.”
Cumhurbaşkanlığı seçimini düzenleyen mevcut Anayasa Madde 102 iptal edilmiş, bu madde 5. Paragraftan sonraya eklenmiş…
Maddede ilk teklifte yer alan “Cumhurbaşkanı doğuştan Türk vatandaşı olanlar” ifadesi de “Türk vatandaşı olanlar” şeklinde değiştirildi.
Komisyondan geçen maddeye göre Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisiyle ilişiği kesilmeyecek.
Böylece “Tek Kişi” hem yürütmenin başı olarak Ülkeyi yönetecek, Siyasi parti Genel Başkanı olarak seçilecek Milletvekili adaylarının belirlenmesinde en etkili kişi olacak hem de Meclis Grubunun Başkanı olarak Grup Başkan Vekilleri vasıtasıyla “Yasama” faaliyetlerini yönlendiren yöneten kişi olacak… Yaptığı atamalarla da “Yargı” üzerinde de doğrudan etkisi olacak.
Getirilmek istenen sistem tam bir “Kuvvetler Birliği” ni hatırlatıyor… Ne demokrasi ama her şey “Tek Kişinin” kontrolünde,engin, sonsuz görüşlerine göre ve dudaklarının arasında…
Allah bizi yanılan, aldatılabilen, hata yapan “Tek Kişi” lerden korusun…
Diğer yandan başka bir püf noktası; Bu konuda yapılan değişiklik Resmi Gazete yayınlandığı gün yürürlüğe girecek maddelerden.
Yani mevcut Cumhurbaşkanı derhal Partisinin Genel Başkanlığını ve yönetimini fiilen üstlenebilecek. Başbakanlık/Parlamenter sistem devam ederken Partisinin Genel Başkanı olacak ve ilk seçimlere böyle girilecek yeni vekilleri fiilen kendisi belirleyebilecek…
Aday gösterilme ile ilgili paragraf yeniden düzenlenmiş, partiler için %10 olan oy oranı % 5 e indirilmiş ve en az yüz bin seçmeninde siyasi partilerden bağımsız aday gösterebilmesi sağlanmıştır. Belki de bu değişiklik tasarısı içinde en müspet değişikliklerden biri…
Dolayısıyla Milletimin bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
DOKUZUNCU MADDE,(Komisyonda 8. Madde)
Cumhurbaşkanı’nın Görev ve yetkilerini düzenleyen madde
Mevcut Anayasa;
“Madde 104 – Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Bu amaçlarla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır:
- a) Yasama ile ilgili olanlar: Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisini gerektiğinde toplantıya çağırmak, Kanunları yayımlamak,
- b) Yürütme alanına ilişkin olanlar: Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek, Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek, Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak, Yabancı devletlere Türk Devletinin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyetine gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek, Milletlerarası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek, Genelkurmay Başkanını atamak, Milli Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak, Milli Güvenlik Kuruluna Başkanlık etmek, Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak, Kararnameleri imzalamak, Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak, Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve Başkanını atamak, Devlet Denetleme Kuruluna inceleme, araştırma ve denetleme yaptırtmak, Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek, Üniversite rektörlerini seçmek,
- c) Yargı ile ilgili olanlar: Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askeri Yargıtay üyelerini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek. Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.”
TBMM Anayasa Komisyonunda görüşülerek kabul edilen 9. maddeye göre;
” Madde: 104 – Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı’na aittir.
Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü hallerde yasama yılının ilk gününde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açılış konuşması yapar. Ülkenin iç ve dış siyaseti Hakkı’nda Meclis’e mesaj verir.
Üst kademe kamu yöneticilerini atar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlığını temsil eder.
Milletlerarası anlaşma onaylar ve yayımlar.”
Formatı ve yapısı tamamen değiştirilerek Kabul edilen maddeye göre;
Mevcut Anayasada “Devletin Başıdır” derken bütün cumhuru temsil eder, Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder. İktidarıyla muhalefetiyle bütün “Cumhurun başı” ve temsilcisidir anlamında iken; eklenen “Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı’na aittir” ilavesi ve diğer değişikliklerle;
Şimdi algılanan; ister “Başkan” de “Sultan” de “Cumhurbaşkanı” de adına ne dersen de sadece kendisini seçenler adına Ülkenin hakimi, “Kuvvetler Birliğinin” tek temsilcisi “Tek Kişi” olacak algısı var.
Yani “Cumhurun iradesi” “Tek Kişi” nin iradesine dönüşecek.
“Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü hallerde yasama yılının ilk gününde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açılış konuşması yapar. Ülkenin iç ve dış siyaseti Hakkı’nda Meclis’e mesaj verir.”
Mevcut Anayasaya Göre “Yasama ile ilgili olanlar” başlığı bu kısımdan çıkartılmış.
“Üst kademe kamu yöneticilerini atar.”
Mevcut Anayasada belirlenmiş, sınırlı ve tanımlı atama yetkisi tüm kamu çalışanları, Üst kademesi olarak genişletilmiştir. Yani daha önce değişik kademe ve kişilerce paylaşılan (Bakanlar Kurulu, Üçlü kararname, Bakan, Müsteşar, v.b.) yetki “Tek Kişi” de toplanmıştır.
Ne kadar isabetli ne kadar paylaşımcı ne kadar adil olabilir siz karar verin…
Ayrıca hani şu uzun süre tartışılan ve sonra tasarıdan çıkarıldığı davul zurna ile duyurulan ilk Meclise sunulan teklifin Onbeşinci maddesi (Mevcut Anayasanın 123. Maddesinde (İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir) yapılmak istenen değişikliklerden vazgeçildiği belirtilmiş ancak;
Vazgeçildiği belirtilen ve ilave edilmek istenen (“Üst düzey kamu görevlilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esaslar Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir”) fıkrası ile hedeflenen husus; bu maddeye (Mevcut anayasanın 104. Maddesine) eklenen “Üst kademe kamu yöneticilerini atar.” İfadesi ile esas olarak dolaylı şekilde yer almıştır. Hem de hiçbir kurala da bağlanmamış şekilde…
Dolayısıyla Milletimin bütün bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
ONUNCU MADDE, (Komisyonda 9. Madde)
Sorumluluk ve sorumsuzluk halini düzenleyen madde tamamen yeniden düzenlenmiş.
Mevcut Anayasa;
“Madde 105 – Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diğer kanunlarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.
Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz.
Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.”
Yeni düzenlenen şekliyle Cumhurbaşkanının nasıl soruşturulup yargılanacağı detaylandırılmıştır;
“Madde 105– Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir.
Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasî partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her siyasi parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak on beş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis Başkanlığına sunar. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir süre verilir.
Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde Genel Kurulda görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk karan alabilir. Yüce Divan yargılaması üç ay içerisinde tamamlanır, bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık ek süre verilir, yargılama bu sürede kesin olarak tamamlanır.
Hakkında soruşturma açılmasına karar verilen Cumhurbaşkanı seçim kararı alamaz.
Yüce Divanda seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen Cumhurbaşkanının görevi sona erer.
Cumhurbaşkanının görevde bulunduğu sürede işlediği iddia edilen suçlar için görevi bittikten sonra da bu madde hükmü uygulanır.”
Görüleceği üzere soruşturma ve yargılama için meclisteki milletvekillerinin belirtilmiş nisapta oy vermeleri gerekiyor bu, nisaplar dışında tartışılmaz bir husus.
Ancak burada iki kritik soru akla geliyor, Genel Başkan olarak adaylıklarının belirlenmesinde dolayısıyla milletvekili seçilmelerinde çok büyük fonksiyonu, payı olan bir kişi hakkında Milletvekilleri soruşturma yönünde oy kullanabilir mi?
İkincisi yine Genel Başkanları dolayısıyla Meclis Grup başkanları hakkında gruba mensup vekiller nasıl soruşturma açar veya Yüce Divana gönderme iradesi gösterebilir?
Diğer yandan siyasetin doğası gereği aynı gün seçilmiş Cumhurbaşkanı ile Meclisin çoğunluğunu oluşturan vekillerin aynı partili olması çok doğaldır. Böyle bir Meclis aritmetiğinden; soruşturma önergesi için gerekli salt çoğunluğu, soruşturma açılması için gerekli üye tamsayısının beşte üçünün oyu ve açılsa da Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının üçte ikisinin oyuyla Yüce Divana sevk kararı alınabilir mi?
Velev ki soruşturma açıldı, Yüce Divana sevk edildi on beş üyesinden on ikisi o kişi tarafından belirlenen Yüce Divan Cumhurbaşkanının yargılanmasında ne kadar “Bağımsız” ne kadar “Tarafsız” olabilir olsa da aldıkları karar ne kadar inandırıcı olur, insanları ne kadar tatmin eder…
Dolayısıyla Vekilleri “EVET” dese bile Milletimin bütün bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
OBİRİNCİ MADDE (Komisyonda 10. Madde)
Anayasa Madde 106- Başlığı ile birlikte yeniden düzenleniyor.
Mevcut Anayasa;
“Cumhurbaşkanına vekillik etme
Madde 106 – Cumhurbaşkanının hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde, görevine dönmesine kadar, ölüm, çekilme veya başka bir sebeple Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması halinde de yenisi seçilinceye kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cumhurbaşkanlığına vekillik eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.”
Değiştirilen metin şöyle;
“F. Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanına vekâlet ve bakanlar
MADDE 106– Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra bir veya daha fazla Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilir.
Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde kırkbeş gün içinde Cumhurbaşkanı seçimi yapılır. Yenisi seçilene kadar Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cumhurbaşkanlığına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.
Genel seçime bir yıl ve daha az kalmışsa Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimi de Cumhurbaşkanı seçimi ile birlikte yenilenir. Genel seçime bir yıldan fazla kalmışsa seçilen Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi seçim tarihine kadar görevine devam eder. Kalan süreyi tamamlayan Cumhurbaşkanı açısından bu süre dönemden sayılmaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinin yapılacağı tarihte her iki seçim birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cumhurbaşkanına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve görevden alınır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona erer.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına karşı sorumludur. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında görevleri ile ilgili suç işledikleri iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşür ve üye tamsayısmm beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir.
Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasî partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her siyasî parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak onbeş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis Başkanlığına sunar. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir süre verilir.
Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde Genel Kurulda görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk karan alabilir. Yüce Divan yargılaması üç ay içerisinde tamamlanır, bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık ek süre verilir, yargılama bu sürede kesin olarak tamamlanır.
Bu kişilerin görevde bulunduğu sürede işlediği iddia edilen suçlar için görevi bittikten sonra da bu madde hükmü uygulanır.
Yüce Divanda seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakanın görevi sona erer.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, göreviyle ilgili olmayan suçlarda yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden yararlanır.
Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri ile teşkilât yapısı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir.”
Burada birinci itiraz konusu Cumhurbaşkanı yardımcısı sayısını belirsiz bırakmak onun kararını bile “Tek Kişiye” bırakmak. Milletin oyları ile TBMM sıralarını işgal eden “Milli İrade”nin temsilcileri vekiller bu kadarcık bir konuda bile kendi iradelerini kullanamıyorlarsa vay halimize diye düşünülebilir.
Yarın biri çıkar; abartı ama, bütün Akrabayı-talükat, okul arkadaşları, hemşehrileri, sevdikleri, komşuları falan filan nam olsun diye yüzlerce yardımcı atadı ne yapacaksınız, ne diyeceksiniz?
Sayı niye önemli çünkü Ülke Yönetim sistemin yeniden oluşturuyorsun iki nolu koltukta kaç kişi oturacağını belirleyemiyorsun, olmaz böyle şey, baştan yapılan işin ciddiyeti ile ilgili kuşku doğar….
Sonra insanlar konuşur şu da yardımcı olacak buda yardımcı olacak onun için destek veriyor, ses çıkarmıyor. İnsanların şahsiyeti ile oynamaya, töhmet altında bırakmaya kimsenin hakkı yok…
İhtiyaca bakarsın bir mi gerekli ikimi, sayısını yazarsın…
Bunda çok daha önemli bir husus vekalet konusu.
Birden fazla olacaksa vekalet nasıl belirlenecek yöntemini koyarsın yarın vekillik için iç çekişmeler, kavgalar çıkıp, ülke sorunlarının önüne geçmesin.
“… Yenisi seçilene kadar Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cumhurbaşkanlığına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.” (Adam öldü hangisi vekil kim tayin edecek)
On beş yıldır Ülkemizi idare edenlerin yıllardır sürekli söyledikleri devletin yapısının temelinde yaralayan “SEÇİLMİŞ – ATANMIŞ” tartışması. Yıllardır ne deniyordu nasıl olur da “Atanmışlar” “Seçilmişlerden” önde olur, onları dinlemez ya da onların ifadesiyle takmaz, “Atanmışların” tahakkümünü, vesayetini kırdık, kıracağız. Açan ne oldi şimdi?
Şimdi ben soruyorum ne oldu “Milli İradeye” ne oldu “Seçilmişlerin” kutsiyeti ve önemi nerede. Ülkenin en önemli Makamı “Tek Kişi” ye vekalet edecek bir “Seçilmiş” bulamadık ta “Atanmış” birisi vekalet edecek, insanlar böyle demokrasi böyle “Milli İrade” olur mu? Açıklayın da bilelim der…
“Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve görevden alınır.”
Hiçbir kural hiçbir inceleme, sorgulama, dengeleme yok, istediğini atar. Ne güzel demokrasi, ne ulu bir irade ne oldu “Milli İradeye” hani “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” söylemine ne oldu diyenler çıkar. Milletin iradesinden daha büyük bir irade tanımıyordunuz. Hepsini “Tek Kişi” ye devrettik.
Devamla “Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına karşı sorumludur” Yani halka karşı bir sorumluluk yok, Milli iradeye karşı bir sorumluluk yok, öyleyse bunlar kime hizmet eder tabi ki atayana “Tek Kişi” ye, onun gönlünü hoş ettikten sonra Memleket yanmış, Millet perişan kimin umurunda???
“Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, göreviyle ilgili olmayan suçlarda yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden yararlanır.”
Çok kıyak iş sorumluluk sıfır, yetki sonsuz Dokunulmazlıkta çabası…
Şimdi çok ta haksızlık etmeyelim cumhurbaşkanının soruşturma ve yargılanmasının aynısı bunlar içinde getirilmiş. Tabi ne kadar uygulanabilir, ne kadar anlamlı değerlendirmesi size kalsın…
Ama hepsi bir yana son paragraf bir yana.
Hani şu uzun süre tartışılan ve sonra tasarıdan çıkarıldığı davul zurna ile duyurulan Onbeşinci madde (Mevcut Anayasanın 123. Maddesinde (İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir) yapılmak istenen değişiklikler) vazgeçilmişti, ancak;
Bir kısmı da bu madde son paragrafa kaydırılmış;
“Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri ile teşkilât yapısı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir.”
Bu çok kapsamlı ve tehlikeli bir yetkidir. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir kimse, hiçbir zaman böyle geniş bir yetki ile donatılmamıştır.
Bu yetkiler verilirken yapılan eleştirilere kulak verilip böyle bir “Kararname çıkartma yetkisi” verilmesinden vazgeçildiği söylenerek insanlar iki sefer aldatılmış konu kamufle edilerek, herkesin aklı ve algısı ile oynanmış diye düşünülebilir. Ve görüldüğü gibi çok kapsamlı kararname çıkartma yetkisi bu maddenin son paragrafına monte edilmiş…
Dolayısıyla Vekilleri “EVET” dese bile Milletimin bütün bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
ONİKİNCİ MADDE (Komisyon Madde 11)
Anayasa Madde 116- Başlığı ile birlikte yeniden düzenleniyor.
Mevcut Anayasa;
“H. Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin Cumhurbaşkanınca yenilenmesi
Madde 116 – Bakanlar Kurulunun, 110 uncu maddede belirtilen güvenoyunu alamaması ve 99 uncu veya 111 inci maddeler uyarınca güvensizlik oyuyla düşürülmesi hallerinde; kırkbeş gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulamadığı veya kurulduğu halde güvenoyu alamadığı takdirde Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak, seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Başbakanın güvensizlik oyu ile düşürülmeden istifa etmesi üzerine kırkbeş gün içinde veya yeni seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisinde Başkanlık Divanı seçiminden sonra yine kırkbeş gün içinde Bakanlar Kurulunun kurulamaması hallerinde de Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Yenilenme kararı Resmi Gazetede yayımlanır ve seçime gidilir.”
Teklif edilen yeni şekli;
“H. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimleri
Madde 116 – Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu ile seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçim ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçim ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.
Seçimlerin birlikte yenilenmesine karar verilen Meclisin ve Cumhurbaşkanının yetkileri, bu organların seçilmesine kadar sürer.
Bu şekilde seçilen Meclis ve Cumhurbaşkanının görev süreleri beş yıldır.”
Yeni sistemle cumhurbaşkanı ile Meclise karşılıklı fesih yetkisi tanındı.
Buna göre, cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesine karar verirse kendisi de seçime girecek.
Burada karşılıklı fesih hakkı varmış gibi görünse de gerçek daha farklı, Cumhurbaşkanı hiçbir sınırlama ve kısıtlamaya gerek olmadan canı istediğinde sadece kendi iradesi ile ve tek başına Meclisi feshi edebilecek.
Ancak Meclis için durum biraz farklı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu ile seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu karar almayı oldukça zorlaştıran bir çoğunluk.
Bir de aynı gün ve doğal olarak benzer siyasî iklimin hâkim olduğu şartlarda yapılacak seçimlerde, Cumhurbaşkanı ile Meclis çoğunluğun aynı veya benzer siyasî çizgiyi temsil eden kişiler arasından seçileceği ihtimali karşısında Meclisin fesih yetkisini Cumhurbaşkanın isteği/iradesi dışında kendi iradesi ile kullanabilmesi pek mümkün görülmemektedir.
“ … Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”
Bu değişikliğin gözden kaçan ve hiç bahsedilmeyen gizli tehlikelerinden biri bu cümledir. Düşünün Cumhurbaşkanının ikinci dönemi ve seçim dönemine birkaç ay kala Cumhurbaşkanı aynı zamanda Mecliste çoğunluğu olan partinin Genel Başkanı bir emir, bir kulis ile Meclisten seçim yenileme kararı çıkıyor, gelsin bir yeni beş yıl daha devam hakkı, Engelleyen bir hüküm var mı? Yok …Uygulanması çok zor mu? Yook…
Yani sürekli tekrarlanan beş yıllık dönemler ve ölünceye kadar bitmeyen Cumhurbaşkanlığı…
Milletvekilleri hele de Cumhurbaşkanının partisinden olanlar onun iradesi ve bilgisi dışında böyle bir karar aldıklarında yeniden seçilme şansı kalmayacak bir nevi intihar etmiş olacaklar.
Ayrıca dünyada benzer örneklerde “Başbakan” ve “Meclis” seçimleri aynı günde ve doğrudan halk tarafından yapılmış olmasına rağmen, Başbakan ile Meclis’teki 1. Partinin farklı siyasî görüşleri temsil eden kişiler arasından seçilebildikleri görülmüştür. Bu türden sonuçların ortaya çıkması durumunda ise, doğrudan halkoyuyla seçilen Cumhurbaşkanı ile farklı siyasî görüşteki Meclis çoğunluğu arasında çeşitli siyasî krizlerin doğması, her zaman ihtimal dâhilinde olacaktır.
Dolayısıyla Vekilleri “EVET” dese bile Milletimin bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
ONÜÇÜNCÜ MADDE(Komisyon Madde 12)
Anayasa değişikliği teklifinin 13. maddesiyle Anayasa’nın 119. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik uyarınca, olağanüstü hal ilân yetkisi “Cumhurbaşkanı Başkanlığı’ndaki Bakanlar Kurulu” ndan alınarak, “Cumhurbaşkanı”na bırakılmaktadır.
Mevcut Anayasa:
“Olağanüstü yönetim usulleri
- Olağanüstü haller
- Tabii afet ve ağır ekonomik bunalım sebebiyle olağanüstü hal ilanı
Madde 119 – Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir.
- Şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması sebepleriyle olağanüstü hal ilanı”
Teklif edilen yeni şekli;
“ III. Olağanüstü hal ve yönetimi
Madde 119 – Cumhurbaşkanı savaş hali, savaş gerektirecek bir durumun baş göstermesi, ayaklanma olması veya vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ilkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması; anayasal düzeni veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerinin ortay çıkması; kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması; tabii afet, tehlikli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinde yurdun tamamında veya bir bölgesinde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir.
Olağanüstü hal ilanı karar verildiği gün Resmi Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise derhal toplantıya çağrılır; Meclis gerekli gördüğü takdirde olağanüstü halin kısaltabilir, uzatabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir.
Cumhurbaşkanının talebiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi her defasında dört ayı geçmemek üzere süreyi uzatabilir. Savaş hallerinde bu dört aylık süre aranmaz.
Olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile 15. Maddedeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nası sınırlanacağı veya geçici olarak durdurulacağı, hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği kanunla düzenlenir.
Olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanı, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarabilir. Kanun hükmündeki bu Kararnameler Resmi Gazetede yayımlanır, aynı gün Meclis onayına sunulur.
Savaş ve mücbir sebeplerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplanamaması hariç olmak üzere; olağanüstü hal sırasında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri bir ay içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülür ve karara bağlanır. Aksi hallerde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kendiliğinde yürürlükten kalkar.”
Bu değişiklikle “Olağanüstü hal uygulaması ilan etme” yetkisi, doğrudan Cumhurbaşkanına verildi.
Mevcut durumda olan olağanüstü hali ilan etme yetkisinin “…Cumhurbaşkanlığı Başkanlığı’nda toplanan Bakanlar Kurulu” na ait iken en azından konunun kurul halinde tartışılmasına imkân vardı. Bu yetkinin yalnızca Cumhurbaşkanı’na bırakılması, toplum ve devlet hayatına ilişkin ciddî tehditlerin ortaya çıktığı bu gibi ciddi durumlarda, alınması gereken tedbirler konusunda asgari bir tartışma ve ortak akıl ile karar alma imkânı dahi ortadan kaldırılmaktadır.
Diğer yandan diğer maddelerle yapılan değişikliklerle;
Anayasa 91 Md. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez. Hükmü İPTAL edilmektedir.
“…Olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanı, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Kanun hükmündeki bu kararnameler Resmi Gazetede yayımlanır,”
Hükmü çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Olağanüstü durumlarda hiçbir sınırlama getirilmemektedir. Yani OHAL döneminde temel hak ve hürriyetler ile siyasi haklar konularında da kararname çıkartabilecek.
Madde 121 İPTAL edilerek Sıkıyönetim uygulaması Anayasa’dan kaldırıldı, Madde 122 İPTAL edilerek “Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hali” ile ilgili düzenlemeler Anayasa’dan çıkarılmaktadır.
Dolayısıyla Vekilleri “EVET” dese bile Milletimin bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
ONDÖRDÜNCÜ MADDE (İPTAL)
Bu madde ile Anayasa Madde 123 te yapılmak istenen değişikliklerle ilgili olarak teklif madde düşürülerek tekliften çıkarılmıştır. Ancak istenen değişiklikler başka maddelere derç edilmiştir.
Mevcut Anayasa:
“MADDE 123- İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır.
Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur.”
Teklifte yer alıp Komisyonda geri çekilen metin şöyle:
“MADDE 14- 2709 sayılı Kanunun 123 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak” ibaresi “kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.”
“Üst düzey kamu görevlilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esaslar Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.”
ONBEŞİNCİ MADDE (İPTAL)
Cumhurbaşkanının kamu kurumlarıyla ilgili olarak kararname çıkarma yetkisi veren teklif başka maddelere ekleme yapılarak bu madde düşürüldü…
Değişiklik teklifindeki mevcut anayasadaki 126’ıncı maddeye şu ekleme yapılmıştı:
“Merkezi idare kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarının, kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir”
ONALTINCI MADDE (Komisyon Madde 13)
Bu madde ve diğer bazı Maddelerde yapılacak değişikliklere göre, askeri yargı tamamen kaldırılacak. Askeri yargıdan gelen üyelerin çıkarılmasıyla Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) üye sayısı 15’e inecek.
Mevcut madde şöyleydi:
“Mahkemelerin kuruluşu
Madde 142 – Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.”
Komisyonda kabul edilen madde şöyle:
“Madde 142 – Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.
Disiplin mahkemeleri dışında askeri mahkemeler kurulamaz. Ancak, savaş halinde asker kişilerin görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli askeri mahkemeler kurulabilir.”
Burada esas konu zaten Anayasada var olmayan, yani kanunla düzenlene bilinen bir konuda Askeri Mahkemeler için yasak getiriliyor. (Bundan böyle Askeri mahkemelerin kurulabilmesi için Anayasanın değişmesi gerekecek)Hale hazırda kanunla düzenlenen bir konuda Yasakçı bir zihniyetle yasaklama getiriliyor, hani “yasakçı” zihniyete karşıydık…
Askeri alanda Kanun ve kararnamelerle düzenlenebilen kısımları daha önce kanuni değişiklikleri ve son yayınlanan OHAL Kararnameleri ile yapılan değişikliklerle zaten gerçekleştirildi.
Askeri okullar, Askeri Hastaneler, Harp Akademileri, Ordunun hiyerarşik yapılanması, emir komuta zinciri, Atama, görevlendirme, yerleşik olan ne varsa yerine sağlıklı, planlı olarak yenileri ikame edilmeden kapatılmış, dağıtılmış bir belirsizlik ve karmaşa, kargaşa ortamı oluşmuş görüntüsü ortaya çıkmıştı. (Kasdedilen kişilerle ilgili tasarruflar değil kurumsal yapı ile ilgili yapılanlardır.)
Şimdi de bu düzenlemeyle ve Anayasanın diğer bazı maddelerinde yapılan değişikliklerle silahlı kuvvetlerle ilgili yapılanma tahribatı tamamlanmış, silahlı kuvvetlerle ilgili her yapı etkisizleştirilmiş ya da yerle bir edilmiş duruma gelmiştir diye düşünülebilir… (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Silahlı Kuvvetler bünyesinden çıkarıldı, )
Oysa ortada birtakım olumsuzluklar ve yanlış uygulamalar var ise bunlar genellikle insandan kaynaklanan unsurlar, geçmişte yönetim kademelerini işgal eden kişilerin, kasıtlı olarak ya da vurdumduymaz ve umursamaz, küçümseyen davranışlarından kaynaklanan kusurlarını kurumları, yok ederek, dağıtarak, zayıflatarak, güçsüzleştirerek gideremezsiniz.
Bir de hukukun en temel ilkelerinden biri “suçun şahsiliği” ilkesidir. Çözüm kurumları yıkmak değil, değiştirip geliştirmek, yanlış yapan ehliyetsiz liyakatsiz kişileri/mensuplarını kolundan tutup atmak, ayıklamak ve işi ehline vermektir.
Türk Milleti “Ordu Millet” geleneğinden gelen bir millettir. Tarihteki bütün şanlı zaferlerimizi kurumsal yapısı ve yerleşmiş gelenekleri ile sağlam, güçlü, kahraman Ordumuza borçlu olduğumuz herkesçe kabul edilen bir gerçektir. Yaşadığımız coğrafya, içinde bulunduğumuz konjonktür, Ülkemizin geleceği, Milletimizin BEKASI da sağlam, güçlü ve geçmişinden, köklerinden ve geleneklerinde koparılmamış, tarihi misyonunu iyi bilen, bir orduya en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçmekteyiz.
Dolayısıyla Vekilleri “EVET” dese bile Milletimin bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
ONYEDİNCİ MADDE(Komisyon Madde 14)
TBMM Anayasa Komisyonunda kabul edilen değişiklikle Anayasa’nın 159. maddesinde düzenlenen “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” nun adındaki “…Yüksek…” kelimesinin madde başlığından çıkarılması önerilmektedir. Bu düzenlemeye paralel olarak, Anayasa’nın farklı yerlerinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na yapılan tüm atıfların da bu yeni isimlendirmeye uygun olarak düzeltilmesi öngörülmektedir.
Anayasanın 159 uncu maddesinin başlığı ile birinci ve dokuzuncu fıkralarında yer alan “Yüksek” ibareleri metinden çıkarılmış;
İki, üç, dört ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde ve altıncı fıkrasında yer alan “ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı dışındaki asıl üyeleri,” ibaresi “dışındaki üyeleri,” şeklinde değiştirilmiş ve dokuzuncu fıkrasında yer alan “tüzük,” ibaresi metinden çıkarılmıştır.
Değişikliğe gidilen Madde 159 ilk beş fıkrasının mevcut ve teklif edilen hali şöyledir.
Mevcut Anayasa:
“Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Madde 159 – (Değişik: 7/5/2010-5982/22 md.)
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmiiki asıl ve oniki yedek üyeden oluşur; üç daire halinde çalışır.
Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun, dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim kurumlarının hukuk, (…) dallarında görev yapan öğretim üyeleri, (…) ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, bir asıl ve bir yedek üyesi Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri arasından, yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adlî yargı hâkim ve savcıları arasından adlî yargı hâkim ve savcılarınca, üç asıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl için seçilir.
Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir.
Kurul üyeliği seçimi, üyelerin görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde yapılır.
Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin görev süreleri dolmadan Kurul üyeliğinin boşalması durumunda, boşalmayı takip eden altmış gün içinde, yeni üyelerin seçimi yapılır.
Diğer üyeliklerin boşalması halinde, asıl üyenin yedeği tarafından kalan süre tamamlanır.
Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek Kurul üyeliği için her üyenin, birinci sınıf adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilecek Kurul üyeliği için her hâkim ve savcının; (…) oy kullanacağı seçimlerde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilir. Bu seçimler her dönem için bir defada ve gizli oyla yapılır.
…”
Komisyonda kabul edilen madde şöyle; (ilk beş fıkrası)
“Madde 159 – Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu onüç üyeden oluşur; iki daire halinde çalışır.
Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabii üyesidir. Kurulun, üç üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adli yargı hâkim ve savcıları arasından, bir üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idari yargı hâkim ve savcıları arasından Cumhurbaşkanınca; üç üyesi Yargıtay üyel eri, bir üyesi Danıştay üyeleri, üç üyesi nitelikleri kanunda belirtilen yükseköğretim kurumlarının hukuk dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilir. Öğretim üyeleri ile avukatlar arasında n seçilen üyelerden, en az birinin öğretim üyesi ve en az birinin de avukat olması zorunludur. Kurulun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilecek üyeliklerine ilişkin başvurular, Meclis Başkanlığına yapılır. Başkanlık, başvuruları Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona gönderir. Komisyon her bir üyelik için üç adayı, üye tam sayısının üçte iki çoğunluğuyla belirler. Birinci oylamada aday belirleme işleminin sonuçlandırılamaması hâlinde ikinci oylamada üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu aranır. Bu oylamada da aday belirlenemediği takdirde her bir üyelik için en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulü ile aday belirleme işlemi tamamlanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Komisyon tarafından belirlenen adaylar arasından, her bir üye için ayrı ayrı gizli oyla seçim yapar. Birinci oylamada üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu; bu oylamada seçimin sonuçlandırılamaması hâlinde, ikinci oylamada üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu aranır. İkinci oylamada da üye seçilemediği takdirde en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulü ile üye seçimi tamamlanır.
Üyeler dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler bir kez daha seçilebilir.
Kurul üye Kurul üyeliği seçimi, üyelerin görev süresinin dolmasından önceki otuz gün içinde yapılır. Seçilen üyelerin görev süreleri dolmadan Kurul üyeliğinin boşalması durumunda, boşalmayı takip eden otuz gün içinde, yeni üyelerin seçimi yapılır.
…”
Kurulun üye sayısı 13, daire sayısı 2 olacak.
Kurula Adalet Bakanı başkanlık edecek ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı da kurulun tabii üyesi olarak görev yapacak.
“Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar”.
Dense de bu yapıda bu fıkrada söylenenleri kuru bir yazıdan öte gideceği pek düşünülemez.
Şöyle ki; Anayasa Değişikliği Tasarısı kabul edilirse:
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun üye dağılımına ilişkin olarak önerilen düzenlemeler de, 13 üyeden oluşacak Kurul’un 4 üyesinin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanması öngörülmektedir. Kurul’un başkanlığını yapacak olan Adalet Bakanı ve Müsteşar da zaten Cumhurbaşkanı tarafından atanan kişiler olduğu düşünüldüğünde, Kurul’un toplam 13 üyesinin 6’sı Cumhurbaşkanınca bizzat belirlenmiş olacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından belirlenecek olan kalan 7 üyesi de Cumhurbaşkanı’nın Genel Başkanı olduğu siyasî partinin çoğunlukta olacağı bir Meclis yapısında hangi eğilimdeki üyelerin geleceğini öngörmek güç değildir.
Cumhurbaşkanlığını kazanan siyasi parti, HSK üyelerinin mutlak çoğunluğunu, yani hâkimleri atayıp görevden alan, mahkemeleri kurup kaldıran insanları belirleyerek atayacak ve yargımız hızla siyasallaşacaktır.
Bu tutum, “Yargı Kuvveti“nin niteliğini vurgulamak amacıyla Anayasa’nın 9. Maddesine “…tarafsız…” kelimesi eklenerek verilmek istenen mesajla bağdaşmamakta “…bağımsız ve tarafsız” Yargı hedefiyle taban tabana zıt bir düzenlemedir.
Zaten görevini iyi yapamadığı için ağır eleştirilen “Yargı”, hızla yürütmeye bağlı hale gelecek. “Kuvvetler Ayrılığı” prensibine uygun olarak işleyen ve özellikle de “Yürütme” nin ezici kuvvetine karşı vatandaşlar için bir teminat olan bir “Kuvvet” olmaktan uzaklaşarak adeta “Yürütme” ye tâbi olan bürokratik bir organa dönüşme tehdidi ile karşı karşıya kalabiliriz.
Ne kadar hesap verir hale getirilseler de vatandaş, yargının tarafsızlığına da itimat etmeyecek, güven duymayacak; Ülkemiz, milletimiz, devletimiz ve yargımız, yargının siyasallaşmasının, bağımsızlığının ve tarafsızlığının şüpheli olmasının getireceği ağır hasar ve zararlarına muhatap olacak.
Bu öneri kapsamında Ülke’nin en yüksek yargısal atama kurulunun üyeleri, neredeyse tümüyle “Aynı zamanda Genel başkan olan Cumhurbaşkanının Partisi ” tarafından belirlenmiş ve atanmış olacaktır.
Bu noktada Siyasî Partiler Kanunu’nun parti genel başkanına tanıdığı geniş yetkiler neticesinde, Türkiye’de uzun süreden beri şikâyet konusu olan “lider sultası” olgusunun da hatırda tutulması gerekmektedir. Zira bu olgunun da etkisiyle, Hâkimler Savcılar Kurulu’nun (ve Anayasa Mahkemesi’nin) neredeyse tüm üyelerinin fiilen bir tek seçici tarafından, şekillendirilmesi söz konusu olacaktır. Bu durum karşısında, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun “Anayasa’da yer alan bir Kurul” olmasının da, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı açısından herhangi bir güvence teşkil etmeyeceği açıktır.
Dolayısıyla Vekilleri “EVET” dese bile Milletimin bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
ONSEKİZİNCİ MADDE (Komisyon Madde 15)
Bütçe ve kesin hesap
Mevcut Anayasa;
“Bütçe
- Bütçenin hazırlanması ve uygulanması
Madde 161 – Devletin ve kamu iktisadi teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle yapılır.
(Değişik ikinci fıkra: 29/10/2005-5428/3 md.) Malî yıl başlangıcı ile merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir.
Kanun, kalkınma planları ile ilgili yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için özel süre ve usuller koyabilir.
Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.”
Getirilen teklif;
“Bütçe
Bütçe ve kesin hesap
Madde 161 – Kamu idarelerinin ve kamu iktisadi teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin harcamaları yıllık bütçelerle yapılır.
Malî yıl başlangıcı ile merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü ile yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için özel süre ve usuller kanunla düzenlenir. Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.
Cumhurbaşkanı bütçe kanun teklifini, malî yılbaşından en az yetmişbeş gün önce, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar. Bütçe teklifi Bütçe Komisyonunda görüşülür. Komisyonun ellibeş gün içinde kabul edeceği metin Genci Kurulda görüşülür ve mali yılbaşına kadar karara bağlanır.
Bütçe kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması halinde, bir önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırılarak yürürlüğe konur.
Türkiye Büyük. Millet Meclisi üyeleri, Genel Kurulda kamu idare bütçeleri hakkında düşüncelerini her bütçenin görüşülmesi sırasında açıklarlar, gider artırıcı veya gelirleri azaltıcı önerilerde bulunamazlar.
Genel Kurulda kamu idare bütçeleri ile değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.
Merkezî yönetim bütçesiyle verilen ödenek, harcanabilecek tutarın sınırını gösterir. Harcanabilecek tutarın Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile aşılabileceğine dair bütçe kanununa hüküm konulamaz.
Carî yıl bütçesindeki ödenek artışını öngören değişiklik teklifleri ile cari ve izleyen yılların bütçelerine malî yük getiren tekliflerde, öngörülen giderleri karşılayabilecek mali kaynak gösterilmesi zorunludur.
Merkezî yönetim kesinhesap kanunu teklifi, ilgili olduğu mali yılın sonundan başlayarak en geç altı ay sonra Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Sayıştay genel uygunluk bildirimini, ilişkin olduğu kesinhesap kanun teklifinin verilmesinden başlayarak en geç yetmişbeş gün içinde Meclise sunar.
Kesinhesap kanunu teklifi ve genel uygunluk bildiriminin Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olması, ilgili yıla ait Sayıştayca sonuçlandırılamamış denetim ve hesap yargılamasını önlemez ve bunların karara bağlandığı anlamına gelmez.
Kesinhesap kanunu teklifi, yeni yıl bütçe kanunu teklifiyle birlikte görüşülür ve karara bağlanır.”
Teklifin kabulü halinde, artık Türkiye’de “Yasama” Organının “Yürütme” Organı üzerinde anayasal araçlar yoluyla herhangi bir siyasî ve mali denetim sahibi olamayacağı anlamına gelmektedir.
Üstelik bu durum, Yasama ve Yürütme organları arasında “sert kuvvetler ayrılığı” modeli olarak bilinen ABD tipi saf Başkanlık Sistemlerini bile aşan bir değişiklik getirmektedir. Zira anılan sistemde Yasama Organı (Kongre), Başkan’ın birlikte çalışacağı Bakanların göreve getirilmesinde önemli ölçüde söz sahibi olmaktadır. Dahası, Kongre Bütçe Yasası yoluyla Başkan’a harcama yetkisi verme tekelini elinde bulundurmakta ve Yürütme Organı üzerinde etkili bir denetime sahip olabilmektedir.
Bu kapsamda, önerilen Anayasa değişikliği teklifinde bakıldığında, her şeyden önce, Cumhurbaşkanı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanları tek başına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayı olmaksızın göreve atayabileceğinin öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Dahası, Cumhurbaşkanı tarafından hazırlanan Bütçe Kanun Teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından süresinde yürürlüğe konulamaması halinde, bir önceki yılın bütçesinin yeniden değerleme oranına göre artırılarak yürürlüğe konacağı kabul edilmektedir. Dolayısıyla Yasamanın Yürütmeyi Mali yollarla da denetlemesinin önü tıkanmaktadır.
Dolayısıyla Vekilleri “EVET” dese bile Milletimin bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…
ONDOKUZUNCU MADDE (Komisyon Madde 16)
A)
Anayasanın; 8, 15, 17, 19, 88, 93, 117, 125, 148, 154 ve 155. Maddelerinde bazı ifadeler anayasa metininden çıkarılmıştır.
B)
Bu Maddede; Anayasanın; 124, 127, 131, 134, 137, 148, 150, 151, 152, 153, 158, 166 ve 167. Maddelerinde yapılan değişiklikler verilmektedir. Yapılan değişiklikler daha ziyade, diğer maddelerde yapılan değişikliklere paralel; “Bakanlar Kurulu” ve “Hükümet” ibareleri yerine “Cumhurbaşkanı”, “Kanun Hükmünde Kararname” ibaresi yerine “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ibaresinin getirilmesi v.b. dir
Burada belki dikkat çeken daha önce bir heyet tarafından (Hükümet, Bakanlar Kurulu) görevlerin “Tek Kişi” Tarafından yapılacak olmasıdır.
Önemli gördüğümüz diğer değişiklikler madde madde açıklamalarıyla aşağıda verilmektedir.
Burada Anayasa Madde 88 de değişikliğe gidilerek Bakanlar Kurulu ibaresi çıkarılmış ve
“Madde 88 – Kanun teklif etmeye milletvekilleri yetkilidir.” Şekline dönüştürülmüştür.
Anayasa Madde 117 de değişikliğe gidilerek maddenin son şekli;
“Milli Savunma
- Başkomutanlık ve Genelkurmay Başkanlığı
Madde 117 – (2) Milli güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı, Cumhurbaşkanı sorumludur.
(4) Genelkurmay Başkanı Cumhurbaşkanınca atanır; görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. Genelkurmay Başkanı, bu görev ve yetkilerinden dolayı Cumhurbaşkanına karşı sorumludur.”
Şekilde oluşturulmuştur.
Yapılan değişikliklerde “Bakanlar Kurulu” ibareleri “Cumhurbaşkanına” diye değiştiriliyor. Ancak esas önemli değişiklik; maddenin son fıkrası “Milli Savunma Bakanlığının, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları ile görev ilişkileri ve yetki alanı kanunla düzenlenir.” İptal edilmekte, Anayasadan çıkarılmaktadır. Silahlı Kuvvetlerin görev ve yetkilerinin “kanunla düzenlenir” hükmü çıkarılınca; “Yasama” ile olan irtibatı koparılarak tamamen “Yürütmenin emrine bırakılmakta, Dolayısıyla vatan savunmasında “Yürütme” güçlendirilirken karşılığında “Yasmanın” yetkinliği zayıflatılmaktadır.
Anayasa Madde 118 de değişikliğe gidilerek “Milli Güvenlik Kurulu” tamamen yeniden yapılandırılmıştır.
“Madde 118 – (Değişik birinci fıkra: 3.10.2001-4709/32 Md.) Millî Güvenlik Kurulu; Cumhurbaşkanının başkanlığında, Cumhurbaşkanı yardımcıları, Adalet, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri Bakanları, Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlarından kurulur.
(Değişik birinci cümle: 3.10.2001-4709/32 Md.) Millî Güvenlik Kurulu; Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili alınan tavsiye kararları ve gerekli koordinasyonun sağlanması konusundaki görüşlerini Cumhurbaşkanına bildirir. Kurulun, Devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Cumhurbaşkanınca değerlendirilir.
Milli Güvenlik Kurulunun gündemi; Cumhurbaşkanı yardımcıları ve Genelkurmay Başkanının önerileri dikkate alınarak Cumhurbaşkanınca düzenlenir.
Cumhurbaşkanı katılamadığı zamanlar Milli Güvenlik Kurulu Cumhurbaşkanı yardımcısının başkanlığında toplanır.
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin teşkilatı ve görevleri Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir.”
Yapılan değişikliklerle; kurulda Başbakan Yardımcıları yerine Cumhurbaşkanı yardımcıları yer almış, Jandarma Genel Komutanı üyelikten çıkarılmış ve uygulamada Bakanlar kurulu ve Başbakana verilen görevler Cumhurbaşkanı ve yardımcılarına verilmiştir.
Bir de kanunla düzenlenen “Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin teşkilatı ve görevleri” de Meclisin yetkisinden alınarak, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenir” ifadesiyle Cumhurbaşkanına verilmiş. Bütün diğer değişiklikler gibi “Yasama” zayıflatılıp, “Yürütme” ye aşırı güç kazandırılmıştır.
C )
“Kanunların Cumhurbaşkanınca yayımlanması
Madde 89 – … Meclisi, geri gönderilen kanunu üye tam sayısının salt çoğunluğu ile aynen kabul ederse …”
Bu maddede basit gibi görünen ancak yine “Kuvvetler Ayrılığı” ilkesinde dengeyi “Yürütmenin” lehine “Yasamanın” aleyhine bozabilecek bir ilave yapılmış ve iade edilen kanunların tekrar kabulünde daha önce olmayan “üye tam sayısının salt çoğunluğu” ibaresi eklenmiştir.
Ç)
“Devlet Denetleme Kurulu
Madde 108 – İdarenin hukuka uygunluğunun, düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacıyla, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan Devlet Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanının isteği üzerine, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında ve sermayesinin yarısından fazlasına bu kurum ve kuruluşların katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerle vakıflarda, her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetlemeleri yapar.
Yargı organları, Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı dışındadır.
Devlet Denetleme Kurulunun Başkan ve üyeleri, Cumhurbaşkanınca atanır.
Devlet Denetleme Kurulunun işleyişi, üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işleri, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir.”
Anayasa 108. Maddede yapılan değişiklikler ile “Devlet Denetleme Kurulu” yapısı ve görevlerinde önemli değişiklikler yapılmıştır.
Görevleri içine “her türlü idari soruşturma” eklenmiştir. Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı dışında olan Silahlı Kuvvetler görev alanı içine dahil edilmiştir.
Devlet Denetleme Kurulunun Başkan ve üyeleri Cumhurbaşkanınca atanır denilerek “kanunda belirlenen nitelikteki kişiler arasından” ibaresi anayasadan çıkarılmıştır.
Devlet Denetleme Kurulunun işleyişi, üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işleri, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenir. Denilerek mevcut “Kanunla düzenlenir” ibaresi anayasadan çıkarılmıştır.
Yine diğer değişiklikler gibi “Yasama” devre dışı bırakılarak “Yürütmeye” aşırı güç kazandırılmıştır.
Burada açık ve net şekilde görüleceği üzere Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı genişletilerek çok kapsamlı hale getirilmiş ancak düzenlemelerdeki yasamanın yetkisinde olan Kanunla düzenlenme şartları Anayasadan çıkarılarak Meclis- Yasama gücü zayıflatılarak Cumhurbaşkanı-Yürütme bu alanda da tek söz sahibi hale getirilmiş. “Tek Kişi” Devlet Denetleme ile ilgili yapılanma ve işleyişte tek söz sahibi haline gelmektedir. Yani kendin çal kendin oyna hesabı… Başbakanlık Denetleme Kurulu, ve Kamu Kurumları teftiş Kurulları daha önce kapatılmışken şimdi “Tek Kişi“nin idaresi ve kontrolünde bütün devlet kurumları denetlenecek…
D)
Anayasa Mahkemesi ile ilgili maddede yapılan değişiklikleri ihtiva etmektedir.
Komisyonda kabul edilen madde şöyle:
“Yüksek mahkemeler, A. Anayasa Mahkemesi, 1. Kuruluşu,
Madde 146 – (Değişik: 7/5/2010-5982/16 md.)
Anayasa Mahkemesi onbeş üyeden kurulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer.
Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay genel kurulları ile Yükseköğretim Kurulundan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş üyelik için, (…) (1) en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde (…) (1) en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır.”
Yapılacak düzenlemeyle askeri mahkemelerin kaldırılmasının bir sonucu olarak Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nden Anayasa Mahkemesine üye seçilmesi uygulamasına son verilmektedir. Ve üye sayısı onyediden onbeşe düşmektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken konu, Mahkeme’nin üye sayısının değişmesi değil; ama bu üyelerin atanma biçimidir. Bu bağlamda, üye sayısı 15′ düşürülen Yüksek Mahkeme’nin;
- 3 Üyesi, Cumhurbaşkanının iktidar partisi genel başkanı olarak kontrol ettiği Meclis tarafından seçilmekte,
- 3 Üyesi, üyelerini Cumhurbaşkanının belirlediği YÖK tarafından önerilmekte ve Cumhurbaşkanı tarafından seçilmekte,
- 4 Üyesi, belli kategori isimleri arasından doğrudan Cumhurbaşkanınca seçilmekte.
- Kalan 5 Üye de; Üyeleri Cumhur başkanın belirlediği HSK tarafından seçilen Yargıtay ve Danıştay’ın gösterdiği adaylar arasından yine Cumhurbaşkanı tarafından seçilmektedir.
Özetle, Anayasa Mahkemesi’nin neredeyse tüm Üyeleri bir şekilde Cumhurbaşkanı tarafından seçilmiş ve atanmış olmaktadır.
Bu şekilde oluşmuş bir Anayasa Mahkemesi’nin de, Cumhurbaşkanı’nın iktidar partisi genel başkanlığını yaptığı Meclisten gelecek kanunların Anayasa’ya uygunluğunu ne kadar etkin bir biçimde denetleyebileceği ya da Yüce Divan görevini tarafsız ve bağımsız şekilde nasıl yerine getirebileceği konusunda endişe duymak gayet doğal görünmektedir.
E)
Bu madde ile; Anayasanın 82, 96, 117, 125, 127, ve 150. Maddelerinin belirli kısmı ile 67, 91, 99, 100, 102, 107, 109,, 111, 112, 113, 114, 115, 120, 121, 122, 145, 156, 157, 162, 163 ve 163. Maddeler tamamen iptal edilerek Anayasadan çıkarılacaktır.
Bu konu ile ilgili bazı önemli hususlar;
- “Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları Anayasa Madde 67 – …”
Tamamen Anayasadan çıkarılmış ve Anayasa ile teminat Altına alınan “Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları” ortadan kalkmıştır.
- “Gensoru Madde 99 … ve Meclis soruşturması Madde 100 …” Maddeleri tamamen Anayasadan çıkarılarak, “Yasama”nın “Yürütme” üzerinde ki en önemli Denetim Mekanizması yok edilmiş ve fiili olarak denetimsiz bir yapı oluşturulmak istenmektedir.
- Yargı yolu; Madde 125 ikinci fıkra “… Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şuranın kararları yargı denetimi dışındadır. (Ek cümle: 7/5/2010-5982/11 md.)” Anayasadan çıkarılmıştır. Böylece yapısı değiştirilen YAŞ kararları ile ilgili Anayasa koruması da kaldırılmıştır.
- Anayasanın Bakanlar Kurulu ile ilgili 109, 110, 111, 112, 113 ve 114. Maddeleri iptal edilerek bu yapı tamamen ortadan kaldırılmış ancak yerine yeni bir yapı ikame edilmeyerek yönetim kara mekanizması sadece “Tek Kişi” ye emanet edilmiştir.
- “Tüzükler Madde 115 …” Madde tamamen anayasada çıkarılarak Türk mevzuat sisteminde belirli bir yeri olan “Tüzük” yerine başka bir enstrüman ikame edilmeden sistemden çıkarılmıştır.
- “Başkomutanlık ve Genelkurmay Başkanlığı
Madde 117 – nin son fıkrası; … Milli Savunma Bakanlığının, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları ile görev ilişkileri ve yetki alanı kanunla düzenlenir.” Anayasadan çıkarılmıştır.
Böylece “Cumhur Başkanlığı Kararnamesi” ile düzenleme yapılır konuma gelmiştir.
- “Askeri yargı Madde 145 …”, “Askeri Yargıtay Madde 156 …” ve “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Madde 157 …” Maddeler tamamen iptal edilerek Diğer maddelerde de belirtildiği gibi Anayasanın ve “Yasama” nın Türk Silahlı Kuvvetleri ile olan ilişkisi tamamen kaldırılmış ve TSK sadece yürütme ile ilişkilendirilmiş duruma gelmiştir.
YİRMİNCİ MADDE (Komisyon Madde 17)
GEÇİCİ MADDE 21-
A) 27. Dönem Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri 03.11.2019 yapılacak. Ancak burada son cümle ile TBMM kararıyla daha önce de yapılabilir. (Birlikte olmak şartıyla) Yani hele Anayasa bir geçsin gerisi kolay, ondan sonra MHP’ye ihtiyaç yok…
B) Kanun yürürlüğe girdiği günden itibaren gerekli hukuki düzenlemeler altı ay içinde yapılacak.
C) HSYK (Madde 159) Anayasa değişikliği sonuçları yayınlandığı günden itibaren yürürlüğe giriyor; seçimleri 30 gün içinde göreve başlama 40. Gün görev başı.
D) Anayasa Mahkemesinin mevcut askeri üyeler görevlerine sona erinceye kadar devam…
E) Askeri Mahkemelerin üyeleri ile ilgili yürütülecek işlemler.
F) Mevcut mevzuat Yürürlükten kaldırılmadıkları sürece yürürlükte/uygulamada…
G) Kanunlar ve diğer mevzuatta “Bakanlar Kurulu” na verilen yetkiler ilgili mevzuatta değişiklik yapılıncaya kadar “Cumhurbaşkanı” tarafından kullanılır.
H) Anayasanın 67. madde son fıkrası hükmü, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra birlikte yapılacak ilk seçimi bakımından uygulanmaz (Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.)
Bunun anlamı bu madde zaten yürürlükten kaldırılıyor bundan sonra hiç uygulanmayacak, ilk gelen seçimde ve bundan sonraki seçimler öncesi yapılacak seçim kanunu ve sistemi değişikliklerine hazır olun. Her zaman iktidardakileri kazandıracak sisteme!..
YİRMİBİRİNCİ MADDE (Komisyon Madde 18) YÜRÜRLÜK MADDESİ
“Bu Kanun ile Anayasanın;
- a) 8, 15, 17, 19, 73, 82, 87, 88, 89, 91, 93, 96, 98, 99, 100, 102, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113 üncü maddelerinde yapılan değişiklikler ile 114 üncü maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarının ilgaları yönünden, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126 ncı maddelerinde yapılan değişiklikler ile 127 nci maddenin son fıkrasına dair değişiklik; 131, 134, 137 inci maddelerinde yapılan değişiklikler ile 148 inci maddenin birinci fıkrasındaki değişiklik ile altıncı fıkrasındaki “Bakımlar Kurulu üyelerini” ibaresine dair değişiklik, 150, 151, 152, 153, 155 inci maddenin ikinci fıkrası, 161, 162, 163, 164, 166 ncı ve 167 nci maddelerinde yapılan değişiklikler ile Geçici 21 inci maddenin (F) ve (G) bentleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birlikte yapıldığı tarihte,”
Görüldüğü gibi tanımlı bir tarih verilmiyor. (Mesela 03.11.2019) Yani her an erken seçim yapılabilir…
Yukarıda verilen maddelerdeki değişiklik ve iptaller ilk ortak seçimleri yapıldığı anda yürürlüğe girecektir. Yani doğrudan sistem değişikliği ile ilgili maddelerdir.
“ b) 75, 77, 78 ile 101 inci maddlerinde yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte,”
Bu değişiklikler MV sayısı ve seçimleri ile Cumhurbaşkanı adaylık ve seçimleri ilgilendiren değişikliklerdir. O nedenle seçim dönemi öncesi yürürlüğe giriyor.
“c) Değiştirilen diğer hükümleri ile 101 inci maddesinin son fıkrasında yer alan “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir” ibaresinin ilgası bakımından yayımı tarihinde, yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır.”
Anayasa değişikliği teklifin esas amacı yönetim sistemini değiştirip geliştirmek olduğu iddia edilirken yeni sistemin oluşmasından önce acil olarak/yayımı tarihinde, yürürlüğe girecek olan bu maddeler Devletin yönetim sistem ile ilişkisi olmayan başka bir ifade ile yapılmak istenen değişikliğin zaruri kıldığı değişiklikler değildir. Bunlar şöyle gruplandırılabilir;
- Kafa karıştırıp dolgu malzemesi (9. Md. “Tarafsızlık”) ve bir kısım seçmeni etkilemek (76. Md. seçilme yaşı/18 yaş) için ilave edilmiş maddeler.
- Yargı sisteminde değişiklikler, HSYK/HSK yapısında yapılacak değişiklikler, ne acelesi var sorgulanabilir. (Madde 159, 154)
- Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde yapılan operasyonun son halkası Anayasa değişikliği ile yapılabilecek konular. (Madde 145, 146, 156, 157, 158)
- Partili Cumhurbaşkanlığı gerçi bunun niye bu kadar acil görüldüğü bile tek başına bu Anayasa değişikliğinin niye yapıldığı hakkında bir fikir verebilir (Medde 101)
- Birde niye iptal edildiğini/Anayasada çıkarıldığını hiç anlayamadığım Madde 67 (Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları) hem de hemen uygulamaya koyarak.
Dolayısıyla Vekilleri “EVET” dese bile Milletimin bunlara cevabı kocaman bir “HAYIR” olur…