3 Mayıs ve Bozkurtlar

Share

 

Ahmet Bican Ercilasun

2 Mayıs 2021 Pazar

77 yıl önce bugün, 02 Mayıs 1944 günü, saat 17.00’de Atsız, Hüseyin Namık Orkun’un evindedir. Ankara’daki Bahçelievler semtinin son durağında 17. sokak ile 19. sokağın kesiştiği noktadaki evde. Bugünkü Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü binasının 60-70 metre yukarısında.

Hüseyin Namık, Köktürk anıtları ile 40 kadar Yenisey yazıtını, Eski Türk Yazıtları adıyla Türkiye’de ilk kez yayımlayan bilim adamıdır. Bir yandan Gazi Eğitim Enstitüsü’nde bir yandan Polis Koleji’nde dersler vermektedir. Akşam yemeğinde Cemal Oğuz Öcal ve birkaç polis şefi de vardır. Ertesi gün, Atsız-Sabahattin Ali davasının ikinci duruşması yapılacaktır.

Ankara’nın yüksek okul ve fakültelerinde, liselerinde okuyan gençler heyecanlıdır. Bir bölümü, Ulus’taki Sebat Oteli’ne gelmiş, Atsız’la resim çektirmiştir. Ertesi gün bir an evvel Anafartalar Caddesi’ndeki adliye binasına gidip duruşmayı izlemek istemektedirler.

03 Mayıs Çarşamba günü gelmiştir. Çok erken saatlerde Adliye binasının önü dolmuştur. Salona giremeyen gençler binanın önünde heyecanla bekleşmektedir. Önde gelenler arasında Sait Bilgiç, Ali Çankaya, Osman Yüksel, Sait Sadi Danişmentgazioğlu, Ahmet Ellezoğlu gibi gençler vardır.

Gençlerin salona giremeyecekleri anlaşılmıştır. Kalabalık heyecanla dalgalanmakta ve dalga Ulus Meydanı’na doğru akmaktadır. Marşlar söyleyen ve uranlar (sloganlar) atan binlerce genç meydanı doldurmuştur. Aralarında yüksekçe bir yere çıkıp konuşma yapanlar vardır.

İşte o heyecanlı dalganın arasına birden motosikletli ve atlı polisler dalar. İtişip kakışmalar… Gençlerin hançerelerinde uranlar ve marşlar… Polisler yakaladıklarını götürüyor. 160’tan fazla genç polis karakollarında sorgulanıyor.

Millî Şef yönetimindeki Ankara hükümeti ilk kez binlerce kişilik böyle bir gösteriye şahit olmuştur. Kendi inisiyatiflerinde olmayan bir gösteriye. Bugünün çok tanıdık bir tepkisini o zaman da görüyoruz. “Bu bir darbe teşebbüsüdür.” diyorlar. Yüzlerce genç gözaltında. 09 Mayıs’tan itibaren tutuklamalar da başlıyor. Nihâl Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Zeki Velidî Togan, Hüseyin Namık Orkun, Orhan Şaik Gökyay, Hasan Ferit Cansever, Nejdet Sançar, İsmet Tümtürk, Fethi Tevetoğlu, Alparslan Türkeş, Zeki Sofuoğlu… Tam 23 aydın tutuklanıyor; gizli örgüt kurmaktan ve darbe teşebbüsünden yargılanıyor. 

Askerî Yargıtay, Sıkıyönetim mahkemesinin kararını 23 Ekim 1945’te sanıklar lehine bozuyor; Atsız ve arkadaşlarının 1,5 yıla yaklaşan tutuklulukları sona eriyor.

Tutukluluğun sona ermesiyle Bozkurtlar romanının kaderi de değişiyor. Aslında roman 1936 sonlarında yazılmaya başlanmış ve Bozkurtların Ölümü‘nün üçte birinden fazlası 1937 yılında Ateş dergisinde yayımlanmıştır. Ancak Atsız’ın hayatı hareketlidir, mücadeleler ve ıstıraplarla doludur. 1937’den sonra roman bir türlü tamamlanamamıştır. İşte şimdi, 1945-1946 kışında romanın tamamlanmasına sıra gelmiştir. Tutukluluk sona ermiştir fakat Atsız işsizdir. İstanbul Maltepesi’ndeki evde masanın başına oturur.  Elinde sarı renkli kurşun kalemler, önünde sarı saman kâğıdından bir karalama defteri vardır. Yazar da yazar. Oğlu Yağmur Atsız diyor ki:

1945/46 Kışı’nın o mağmum ve rutûbetli kış ikindileri günler saat 16.00’ya doğru başını alıp giderken deliler gibi romanı bölüm bölüm nasıl tamamlamaya uğraşdığını anımsıyorum. Ortalık karardıkdan sonra da, elektrik tasarrufu için sâdece tek bir masa lambasıyla aydınlatılan alt katdaki oturma odasında o gün yazdıklarını Annemle bana okurdu.”

Bozkurtların Ölümü 13 Nisan 1946’da, Bozkurtlar Diriliyor 15 Nisan 1949’da tamamlandı. 1946 ve 1949’da ilk baskıları yapılan iki roman 1973’ten beri Ötüken Neşriyat tarafından Bozkurtlar adıyla tek bir cilt hâlinde yayımlanıyor.

Bozkurtlar, roman kavramını aştı; Türk’ün modern destanı oldu. Ozanlar, kopuz eşliğinde destan okurlardı. Bugünün Türkleri destan niyetine Bozkurtlar’ı okuyor. Ötüken Neşriyat, 2018’deki “özel basım“dan sonra, şimdi de eserin “albüm basım“ını yaptı. Destanı renkli tablolarına bakarak okuyabiliyorsunuz. Ressam Mustafa Öner’in tabloları bizi Köktürkler çağına götürüyor.

Albüm basımın küçük ve şirin bir hediyesi de var. Bozkurtların Ölümü’nün İsmet Tümtürk tarafından İngilizce yazılmış sinopsisi. 1949’da basılmış bu küçük kitabı Turan Can buldu, Dursun Yıldırım tanıttı, Konuralp Ercilasun Türkçeye çevirdi.

Bugünün yiğit kızları ve erleri albüm basımı ellerine alıp yüzyıllar ötesinden gelen destancının sesine kulak verebilirler.     

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.